1 Şubat 2011 Salı

FATIMÎLER DEVLETİ KONU ANLATIMI

FATIMÎLER DEVLETİ 

Kuruluş Yeri ve Tarihi
Şiî halifeliğini temsil eden Fatımî Devleti, Afrika’da (Mısır’da) kurulmuştur (910). III. asırdan itibaren Suriye’nin Humus ile Hama şehirleri arasındaki Selamiye şehrinde başlanan Fatımî (tsmailiye) hareketinin mensupları, kendilerini kabul ettirmek ve taraftar bulmak için gizlice çalışmaya başlamışlardı. Bunun için Iran, Irak ve Yemen’e “dai”ler (propagandist) göndermişlerdi. Ismailiye mezhebinin Afrika’ya gönderilen büyük “dai”si Ebu Abdullah, Mehdi Ubeydullah’ı yanına çağırdı (904). Ubeydullah, yıkılmak üzere olan Aglebiler Devleti’nin hakimiyetine son vererek Fatımî Devletini kurdu. Gösterdiği büyük gayret sayesinde, kısa sürede Trablusgarp ve Tunus dahil bütün Kuzey Afrika’yı ele geçirdi (911). Tunus’ta Mehdiye adıyla bir şehir inşa ederek kendine hükümet merkezi yaptı.

İranlı bir göz hekiminin oğlu olan Ubeydullah’ın taraftarları, onun Peygamberimizin (S.A.V.) kızı Hz.Fatma’nın (R.A) neslinden geldiğini iddia ettiler.

Fatımî Devletini on dört Şiî halifesi idare etmiştir. Kendilerini baştan beri Şiilerin halifesi ilân eden, Fatımîlerin en meşhur halifesi IV. Halife olan Ebu Temim Maad’dır. Fatımîlerin en parlak devri onun dönemidir (953-975). Ebu Temin Maad, Mısır’da meydana gelen kargaşadan faydalanarak Akşitler (Ihşitler) Devlcti’ne son verip Mısır’ı istilâ etti (Temmuz 969). Kahire şehrini inşa ettirerek merkez yaptı. Abbasîlerin nüfuz ve iktidarını gösteren hiçbir iz bırakmadı.

Daha sonra Hicaz, Yemen, Suriye ve Filistin’i aldı. Mısır’da Camiu’l-Ezher’i inşa ettirdi.

Fatımî halifelerinin hepsi Sünnîliğe karşı, Şiîliği büyük bir taassup ve baskı ile yaymaya çalışmışlardır. Bu halifelerin sonuncusu Ebu Muhammet Abdullah zamanında Mısır, Hristiyan ordularının saldırısına uğradı. Fatımîler iki asır boyunca mücadele ettikleri Sünnîlerden, Halep atabeği Nurettin Zengi’den yardım istediler ve bu sayede Mısır kurtuldu. Ebu Muhammet Abdullah kendisine yardıma gelen ordu kumandanı Esedü’d-din’i (Şirgûh) kendisine vezir yaptı. Esedü’d-din’in ölümü üzerine yardım ordusunun fırka kumandanı Selâhü’d-din bin Yusuf El-Eyyubî vezir oldu. Nesli tükenen son Şiî halifesi ölünce (1171) Salâhattin Eyyubî, Fatımî Devleti’ne son vererek Eyyubî Devleti’ni kurdu. Böylece Fatımîler Devleti tarihe karışmış oldu (1171). Fatımî ordusu Berberi, Türk ve Zencilerden oluşmuştu. Her devlette görüldüğü gibi, zamanla Fatımî ordusunda da önemli komutanlıklar Türklerin eline geçti.

Fatımîler İslâm dünyasında çıkan kargaşa ve ayrılıklarda büyük rol oynamış, kaynağım tsmailiye fırkasından alan Batınîlik ve Dürzilik günümüze kadar gelmiştir.


FATIMÎLERDE KÜLTÜR VE UYGARLIK 




Devlet yönetimi: Şiî bir devlet olan Fatımîler, Abbasî halifesini tanımayarak yeni bir halifelik kurdular. Devletin kurucusu Ubeydullah, kendini halife ilân etti. Ülke, ilk halifeler zamanında çok iyi yönetildi. Çocuk yaştaki halifelerin görev yaptığı zamanlarda yönetim vezirlerin ve güçlü komutanların eline geçti. Bunların bazıları başarılı olarak devletin ömrünü uzatmayı başardılar.
Fatımîler döneminde toprak vergisinin belirli kişilerce toplanması zengin ve nüfuzlu bir sınıfın ortaya çıkmasına sebep oldu. Buna karşılık halktan ağır vergiler alındı. Fatımî halifeleri, o dönem hiçbir İslâm devletinde görülmeyen aşırı lüks ve ihtişam içinde yaşadılar. Fatımîler, Hıristiyanlara karşı hoşgörülü davrandılar. Onlara devlet yönetiminde önemli görevler verdiler.

Ordu: Fatımî ordusu, Berberilerden, Habeşlerden ve Türklerden oluşuyordu. Bu gruplar zaman zaman birbirleriyle de mücadele ediyorlardı. Özellikle Türk-Berberi mücadelesi, devleti uzun süre uğraştırarak ordunun gücünü sarstı.

Ekonomi
: Fatımî döneminde Mısır'da ticaret geliştirildi. Onlar Hindistan ve Avrupa'daki bazı devletlerle ticarî ilişkiler kurdular. Donanmaları sayesinde Mısır mallan İspanya'ya kadar taşındı.Fatımî Devleti, Kuzey Afrika'ya, Mısır'a, Hicaz bölgesine ve Suriye çevresine egemen olmuştu. Bu topraklardan Mısır ekonomik yönden gelişmiş bir bölgeydi. Kısa sürede milletler arası ticarette yerini alan Fatımîler, büyük gelirler elde ettiler. Devlet ekonomik yönden hızla güçlendi. Ekonomideki bu düzelmeler, gelir dağılımındaki büyük adaletsizlikten dolayı halka pek yansımıyordu. Devlet gelirleri; yöneticiler, komutanlar ve memurlar arasında paylaştırılıyordu. Bunlar, bolluk ve lüks içinde yaşıyorlardı. Halk ise yoksuldu. Ülkede sık sık iç isyanlar çıkmasının sebebi de buydu.

Sanat : Fatımîler, İslâm sanatına bir yandan Kuzey Afrika diğer yandan İran sanat anlayışının girmesine hizmet ettiler. En ünlü Fatımî eserlerinden birisi Kahire'deki El-Ezher Camiidir. Bu camide İran sanatının etkileri belirgindir. Kahire surları da günümüze kadar ulaşan Fatımî eserlerinden biridir. 
Mimaride ana malzeme olarak taş kullanıldı. Ezher, Hâkim, Akmar ve Cuyûşi camileri yaptırıldı. Bâb-el Nasr, Bâb-el Futûh ve Bâb Zuvayla kapılan da Fatımî mimarisinin diğer örneklerini teşkil etti.
Fatımî sanatı, İslâm sanatı içinde özel bir yere sahiptir. Yapıların dış yüzeylerini niş (camilerdeki kubbelerde bırakılan küçük yuvarlak açıklık, girintilerle süslemişlerdir. Mimarîde çini kullanımı ileri bir düzeyde idi. Fatımî camilerinde görülen kırık kemerler Batı'dan da etkilenildiğini gösterir. 
Bilim ve kültür hayatı: Fatımîler, eğitim ve öğretime de önem verirlerdi. Fatımî halifesi. El hâkim Kahire'de Dârül - hikme adıyla bir medrese yaptırdı. Bu medresede okuma salonları, kütüphaneler ve çok sayıda ders çalışma odaları mevcuttu. Bütün bilimlerin okutulduğu bu medresede, birçok bilim adamı çalışıyordu. Ünlü El-Ezher Üniversitesi de bu dönemde kuruldu. Fatimîler, Kahire'de bir de rasathane kurmuşlardı.


FATİMÎLERİN TARİHTEKİ ÖNEMLERİ VE BATINÎLİK PROPAGANDALARI 

Fatımîlerin, İslâm tarihindeki etkileri büyüktür. Çünkü İslâm dünyasındaki ayrılıklarda onlar büyük rol oynamışlardır.
İslâm dinine mensup olanlar Sünnî ve Sünnîliğe aykırı mezhepler ve akımlar içerisinde toplanmışlardır. Sünnîlik, dinî, sosyal ve siyasî hayatı düzenleyen, kaidelerini ortaya koyan sistem olarak dört mezhep halinde ortaya çıkmıştır. Bunlar Hanefî, Malikî, Şafiî ve Hambelî mezhepleridir. Ancak 657 yılında Hz Alî ile siyasî rakibi Muaviye arasında halifelik makamı yüzünden anlaşmazlık başlamıştır. Muaviye'nin lehine sonuçlanan mücadeleden sonra İslâm dinindeki birlik bozulmuştur.Şiîlik, yani Ali taraftarlığı olarak başlayan hareket Sünnîliğe çok yakın ılımlı akımlar ile, Hz. Ali'ye Allahlık isnat edecek kadar ileri giden aşırı akımlar halinde gelişmiştir.İslâm’daki ilk ayrılık böylece siyasî mahiyette bir olay ile ortaya çıkmıştır. Hz. Ali taraftarlarının başlangıçtaki gayeleri, Hz. Ali soyundan birini halife yapmaktır. Fakat bu siyasî gayelerini, kısa süre sonra dinî bir mesele olarak ele almışlar ve fikir sistemi halinde işlemeye başlamışlardır.
765 yılında Hz. Ali soyundan 6. imam Cafer-î Sadık ölmüştür. Yerine büyük oğlu İsmail’in İmanı olması kararlaştırılmış, ancak tam bilinmeyen sebeplerden dolayı bundan vazgeçilmiştir, İsmail’in küçük kardeşi Musa'nın imam yapılması Şiîler arasındaki ilk kesin ayrılığa sebep olmuştur. Musa'nın tarafını tutanlar, Şiîliğin ılımlı bir kolunu teşkil etmişlerdir, İsmail’in tarafın tutanlar ise İsmaililik adı altında toplanmışlardır.
İsmaililer, Kuran-ı Kerim'in açık manâlarına inanmayıp kendilerine göre Moğollar zamanına kadar yaşamıştır, İlhanlı hakanı Hülâgü 1256 yılında kaleyi alıp faaliyetlerine son vermiştir.

Hiç yorum yok: