EN SEVİLEN KOMİK NASREDDİN HOCA FIKRALARI
AKLIN VARSA GÖLE KOŞ
Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken :
-Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur.Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır :
-Aklın varsa göle koş!
AKLIN VARSA GÖLE KOŞ
Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken :
-Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur.Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır :
-Aklın varsa göle koş!
ATEŞ DÜŞTÜĞÜ ZAMAN
Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş.Hoca ona mantı pişirip getirmiş.Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış.Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazıma ateş düştüğü zaman, demiş.
ENSEYE TOKAT
Nasreddin Hoca çarşamba pazarında gezintiye çıkmış. Dolaşırken birden ensesinde bir tokat hissetmiş ve kendini yerde bulmuş. Hemen kalkmış arkasına bakmış, bide ne görsün iri yarı bir adam.
Nasreddin Hoca:
-Bana sen mi vurdun?
Adam:
-Evet ben vurdum..
Nasreddin Hoca:
-Şakamı yaptın yoksa gerçekmi vurdun?
Adam:
-Gerçek vurdum ne olacak..?
Nasreddin Hoca:
-Haa... iyi öyleyse, ben şakadan hiç hoşlanmam da..!
AKŞEHİR'E GELEN PAPAZLAR
Bir gün üç papaz gelmiş Akşehir'e. Sohbet sırasında Nasrettin Hoca'ya sorular sormuş papazlar.
Bir ara papazlardan biri:
- Hoca Efendi,dünyanın tam orta yeri neresidir?
Nasrettin Hoca eşeğinin ön ayağının bastığı yeri göstererek:
- İşte tam burasıdır, papaz efendi, diye yanıtlamış adamı.
Papaz gülmüş:
- Nereden bildin hoca Efendi orası olduğunu?diye sormuş.
Nasrettin Hoca'da gülmüş:
- İnanmazsan ölç diye yanıtlamış papazı.
AL ŞU ELİMİ
Nasrettin Hoca'nın gençlik günleri....
Birkaç arkadaşı ile birlikte Akşehir'deki bir gezinti yerine giden Nasrettin Hoca yemek yedikten sonra , orada bulunan akarsuyun havuzunda ellerini yıkarken birden ayağı kaymış ve havuza düşmüş.
Havuz derinmiş. Nasrettin Hoca, nerede ise boğulacakmış. Onu kurtarmak isteyenlerden biri elini uzatarak :
- Ver elini, diye bağırmış.
Ama Nasrettin Hoca elini bir türlü uzatmıyor ve havuzun içinde çırpınarak kenara yaklaşmaya çalışıyormuş.
Havuzun çevresindeki gençlerden uyanık olan birisi:
- Al şu elimi diye bağırmış.
Nasrettin Hoca , gencin uzattığı eli tutmuş ve havuzdan çıkmış.
Hoca'ya bunun nedenini sordular.
Şöyle yanıt vermiş :
- Arkadaşlar,demiş, sakın kınamayın. Ben , vermeye değil almaya alışmışım.
Bir gün üç papaz gelmiş Akşehir'e. Sohbet sırasında Nasrettin Hoca'ya sorular sormuş papazlar.
Bir ara papazlardan biri:
- Hoca Efendi,dünyanın tam orta yeri neresidir?
Nasrettin Hoca eşeğinin ön ayağının bastığı yeri göstererek:
- İşte tam burasıdır, papaz efendi, diye yanıtlamış adamı.
Papaz gülmüş:
- Nereden bildin hoca Efendi orası olduğunu?diye sormuş.
Nasrettin Hoca'da gülmüş:
- İnanmazsan ölç diye yanıtlamış papazı.
AL ŞU ELİMİ
Nasrettin Hoca'nın gençlik günleri....
Birkaç arkadaşı ile birlikte Akşehir'deki bir gezinti yerine giden Nasrettin Hoca yemek yedikten sonra , orada bulunan akarsuyun havuzunda ellerini yıkarken birden ayağı kaymış ve havuza düşmüş.
Havuz derinmiş. Nasrettin Hoca, nerede ise boğulacakmış. Onu kurtarmak isteyenlerden biri elini uzatarak :
- Ver elini, diye bağırmış.
Ama Nasrettin Hoca elini bir türlü uzatmıyor ve havuzun içinde çırpınarak kenara yaklaşmaya çalışıyormuş.
Havuzun çevresindeki gençlerden uyanık olan birisi:
- Al şu elimi diye bağırmış.
Nasrettin Hoca , gencin uzattığı eli tutmuş ve havuzdan çıkmış.
Hoca'ya bunun nedenini sordular.
Şöyle yanıt vermiş :
- Arkadaşlar,demiş, sakın kınamayın. Ben , vermeye değil almaya alışmışım.
AYDINLIK
Nasrettin Hoca bir gün köyde kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş.Hocayı gören komşuları yanına yaklaşarak:
- Hayrola Hoca Efendi,demişler,bir şey mi kaybettin?
- Mühürüm düştü de...
- Nerede düşürdün?Söyle, biz de bakıverelim.
- İçerde düşürdüm,avluda...
- Avluda kaybedilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
Evinde ve bahçesinde ışığı olmayan Hoca ,bunun üzerine:
- Avlu karanlık.burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum,demiş.
BABA SÖZÜ DİNLEMEK
Nasrettin Hoca'nın bir oğlu varmış...Ters mi ters ... Ne denirse tam tersini yapan bir çocuk.
Bir gün Nasrettin Hoca ile oğlu Akşehir'e gitmişler. Oradan iki çuval tuz almışlar. Ve eşeğe yükleyip köylerine dönmek için yola koyulmuşlar.
Köylerinin yakınındaki derenin yanına gelmişler, Nasrettin Hoca derenin en sığ yerinden karşıya geçmiş. Oğlu da o sırada eşeği sudan geçirmekteymiş....
Nasrettin Hoca bir de bakar ki, ne görsün, eşeğin sırtındaki çuvallardan biri suya değdi değecek...
Ne yapsın?
Oğlunun da huyunu bildiği için seslenir:
- Sevgili oğlum...Çuvallardan biri suya değecek. Biraz daha asıl da iyice suya gömülsün...
Çocuğun o gün uysallığı üzerindeymiş... Tutup,babasının dediğini yapmış. Sarkan çuvalı batırmış. İşte tam o anda, öteki çuvalda semerin üzerinden devrilmiş...
Ve iki çuval birden suya düşmüş...
Nasrettin Hoca can havliyle oğluna bağırmış:
- Ulan ne halt ettin,salak oğlum?... İki çuval tuz suya karıştı!
Oğlu yanıtlamış:
- Kırk yılda bir baba sözü dinleyelim dedik, gene de yaranamadık..
BAHAR HAVASI
Nasreddin Hoca bir kış günü kahvede oturmuş kahvesini yudumlarken, içeriye dışarıda iyice üşümüş biri girer. Adam hemen bir sandalyeye ilişir ve başlar havanın soğukluğundan şikayete:
-Havalar ne kadar soğuk bu günlerde... Biraz daha dışarıda kalsaydım soğuktan donacaktım..
Başka masada oturan bir adam:
-Bu insaoğlu böyledir zaten, diye söylenir, kış gelse soğuktan şikayet eder, yaz gelse sıcaktan şikayet eder.
Oturduğu yerden olup bitani seyreden Hoca seslenir:
-Bre adam, na konuşup duruyorsun öyle... Bahar havasında kimsenin bir şey dediği var mı ?
Nasrettin Hoca bir gün köyde kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş.Hocayı gören komşuları yanına yaklaşarak:
- Hayrola Hoca Efendi,demişler,bir şey mi kaybettin?
- Mühürüm düştü de...
- Nerede düşürdün?Söyle, biz de bakıverelim.
- İçerde düşürdüm,avluda...
- Avluda kaybedilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
Evinde ve bahçesinde ışığı olmayan Hoca ,bunun üzerine:
- Avlu karanlık.burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum,demiş.
BABA SÖZÜ DİNLEMEK
Nasrettin Hoca'nın bir oğlu varmış...Ters mi ters ... Ne denirse tam tersini yapan bir çocuk.
Bir gün Nasrettin Hoca ile oğlu Akşehir'e gitmişler. Oradan iki çuval tuz almışlar. Ve eşeğe yükleyip köylerine dönmek için yola koyulmuşlar.
Köylerinin yakınındaki derenin yanına gelmişler, Nasrettin Hoca derenin en sığ yerinden karşıya geçmiş. Oğlu da o sırada eşeği sudan geçirmekteymiş....
Nasrettin Hoca bir de bakar ki, ne görsün, eşeğin sırtındaki çuvallardan biri suya değdi değecek...
Ne yapsın?
Oğlunun da huyunu bildiği için seslenir:
- Sevgili oğlum...Çuvallardan biri suya değecek. Biraz daha asıl da iyice suya gömülsün...
Çocuğun o gün uysallığı üzerindeymiş... Tutup,babasının dediğini yapmış. Sarkan çuvalı batırmış. İşte tam o anda, öteki çuvalda semerin üzerinden devrilmiş...
Ve iki çuval birden suya düşmüş...
Nasrettin Hoca can havliyle oğluna bağırmış:
- Ulan ne halt ettin,salak oğlum?... İki çuval tuz suya karıştı!
Oğlu yanıtlamış:
- Kırk yılda bir baba sözü dinleyelim dedik, gene de yaranamadık..
BAHAR HAVASI
Nasreddin Hoca bir kış günü kahvede oturmuş kahvesini yudumlarken, içeriye dışarıda iyice üşümüş biri girer. Adam hemen bir sandalyeye ilişir ve başlar havanın soğukluğundan şikayete:
-Havalar ne kadar soğuk bu günlerde... Biraz daha dışarıda kalsaydım soğuktan donacaktım..
Başka masada oturan bir adam:
-Bu insaoğlu böyledir zaten, diye söylenir, kış gelse soğuktan şikayet eder, yaz gelse sıcaktan şikayet eder.
Oturduğu yerden olup bitani seyreden Hoca seslenir:
-Bre adam, na konuşup duruyorsun öyle... Bahar havasında kimsenin bir şey dediği var mı ?
BU NASIL NAMAZ
Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş.
Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş.
Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış.Gece yarısı arkadaşı sormuş :
-Hocam, uyudunuz mu?
-Buyurun birşey mi var?
-Biraz borç para isteyeyim demiştim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp :
-Ben uyuyorum! demiş.
BENİM YERİME SENİ GÖTÜRÜR
Hoca Nasreddin ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış.
-Hanim en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.
-Ayol hoca delirdin mi sen. Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?
-İyi ya azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür.
Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsa'nin gögün dördüncü
katında olduğunu söylemiş...
Vaazdan sonra, bir kadin Hoca'ya yanaşmış :
-Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer?, demiş.
Hoca'nin tepesi atmış :
-Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip,
içtiğimi sormazsın da, Allah'in peygamberini sorarsın!
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!
BANA NE AD KOYARLARDI?
Bir gün Nasretin Hoca'ya Timur :
-Yahu, şu Abbasi halifelerinin her birisi birer lakab almış kimi El mutazımBillah, kimisi de El mütevekkil-Allah, diye anılıyormuş. Ben acaba onların zamanında hükümdar olsaydım, bana ne ad koyarlardı. Hoca hiç çekinmeden :
-Sana da Neüzzü-Billah derlerdi, cevabını vermiş.
Bir gün Nasretin Hoca'ya Timur :
-Yahu, şu Abbasi halifelerinin her birisi birer lakab almış kimi El mutazımBillah, kimisi de El mütevekkil-Allah, diye anılıyormuş. Ben acaba onların zamanında hükümdar olsaydım, bana ne ad koyarlardı. Hoca hiç çekinmeden :
-Sana da Neüzzü-Billah derlerdi, cevabını vermiş.
Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış.Ev sahibinin gözü yerinden oynamış :
-Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini sıyırır, demiş.
Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve :
-Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor, demiş.
Bal İle Sirke
Bir gün Nasrettin Hoca'ya -- Hocam bal ile sirke uyuşmaz derler, derler. -- Nasıl uyumasın der? der ve gider yarım okka bal yer yarım okkada sirke içer. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar. -- Bal ile sirke birbiri ile anlaşamadı değil mi? Hoca hiç mertliği elden bırakmaz. -- Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar
Ya Deve Ölür Ya Timür Ya da Ben
Bir gun Timur, Hoca'yla hosbes ederken, "Buradan attim kilici, varip Halep'de oynadi bir ucu!" kabilinden, sozu uzattikca uzatarak, buyuttukce buyuterek, pireyi deve yapar.. Hoca canindan bezer. O da tutar, Allahin devesini, dev yapili bir mahluk haline kor: -Dogrusu elimden nice develer gelip gecti ama, boylesini gormedim. Uc desem, kanatlaniyor; yuru desem, ayaklaniyor. Ne care ki, benim comez misali okumasi var, yazmasi yok! kabilinden satar, savurur.
Timur buna, parmagini isirir:
-Aman su mahluku bir goreyim! der.
Hoca hic istifini bozmadan:
-Devletlim, der; bugunlerde, namaz baslarini ogretiyorum. Allah izin verirse, seneye yine geldigimde, onunuze diz coksun!" der
Timur seneyi iple ceker.
O gun gelince, Hoca:
-Sormayin efendim, Kurani okumaya baslayinca, oyle bir aska geldi ki, simdi de, "Hafiz olacagim!" diye tutturdu. Allah ecelden aman verirse, bir daha ki seneye getireyim de hifzini dinleteyim! deyip Timurun otagindan ayrilir.
Timur, gene seneyi iple cekmeye baslar, Hoca'nin esi dostu;
-Bre Hoca, sen kaninla mi oynuyorsun? Kacin kurdu Timur; boyle mavallari yutar mi? diye cekip cekistirince, Hoca;
-Yahu, ne telas ediyorsunuz, seneye kadar cok zaman var. O zamana kadar Ya deve olur, ya ben ya da Timur!
Yorgan Gitti Kavga Bitti
Hoca bir gece yarısı kapısının önünde bir kavga gürültü duyar, yataktan kalkar karısına seslenir:
-Hanım kalk, şu mumu yakta çıkıp bir bakayım dışarıda neler oluyor.
Karısı onu önlemek istemiş.
-Gece yarısı nene gerek, karışma sen!
-Olur mu hanım! Bu patırtı gürültüde uyunur mu?
Gerçekten kapı önünde bağırıp çağırmalar uzayıp gitmekte imiş, kadın kalkıp mumu yakmış. Hoca hava buz gibi olduğu için yorganı sırtına alıp aşağıya inmiş. Kapı önünde toplananlara:
-Ne oluyor burada?
Diye sormuş, daha ne olduğunu anlamaya kalmadan adamın biri karanlıkta hocanın sırtından yorganı aldığı gibi ortalardan kaybolmuş. Hoca uyku sersemi büsbütün şaşırmış. Zaten kavgada bitmiş, herkes dağılmaya başlamış. Hoca, hırsıza kaptırdığı yorganına üzüle üzüle, soğuktan büzüle büzüle yukarıya çıkmış. Onu merakla bekleyen karısı:
-Neymiş o gürültüler, kavganın nedenini anlayabildin mi? deyince hoca, düşünceli düşünceli şu cevabı vermiş:
-Ne olacak, kavga bizim yorgan içinmiş. Yorgan gitti kavga bitti! demiş
: Adam Olmak :.
Bir gün Hoca'nın bulunduğu bir sohbette sormuşlar:
"Hocam, adam olmanın yolu nedir?"
Hoca düşünceli düşünceli, başını bir o yana bir bu yana sallayarak "Söyleyen olursa dinlemeli, dinleyen olursa söylemeli" demiş
PERDEYİ BEN BULDUM
Bir ahbap topluluğunda Hoca’nın eline iş olsun diye bir saz tutturmuşlar:-Hadi bize güzel güzel bir şeyler çal da dinleyelim!
Demişler. Hoca sazı eline alınca mızrabı bir aşağı bir yukarı teller üzerinde rastgele dolaştırmağa ve böylece tuhaf tuhaf sesler, gıcırtılar çıkarmağa başlamış:
-Aman Hoca demişler, saz dediğin böyle mi çalınır? Perdeler üzerinde usuliyle gezinmek gerek ...
Hoca , elindeki sazı dımbırdatmağı sürdürürken:
-Onlar perdeyi bulamazlar, aramak için gezinip dururlar. Ben buldum işte. Niçin boşu boşuna gezinip durayım, demiş. Gülmüş.
9 AKÇE Mİ? 10 AKÇE Mİ?
Bir gün nasreddin hoca rüyasında bir adamla konuşuyormuş adam 9 akçe diyormuş.Nasreddin hocada 10akçe diyormuş.Nasreddin hoca rüyadan uyanmış ellerinde hiç akçe yok.Geri uykuya dalmış ve adama demiş tamam 9 akçe olsun.
Nasreddin Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." - "Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!" Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür", der
SECDEYE KAPANIRSA
Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Han Nuh Nebi'den kalma bir yer.. Her tarafı delik deşik; adeta çökmeye ramak kalmış. Hoca'nın yüreğine bir korkudur düşmüş ama, ne desin? Nihayet bir söz arasında: - "Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor, beşik mübarek!" diyecek olmuş ama, hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak: - "Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakka tesbih çekiyor!" demiş. Hoca'nın közü küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne dikerek: - "Peki ama", demiş; "ya bu tavan boyle tesbih çeke çeke aşka gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak?"
Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Han Nuh Nebi'den kalma bir yer.. Her tarafı delik deşik; adeta çökmeye ramak kalmış. Hoca'nın yüreğine bir korkudur düşmüş ama, ne desin? Nihayet bir söz arasında: - "Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor, beşik mübarek!" diyecek olmuş ama, hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak: - "Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakka tesbih çekiyor!" demiş. Hoca'nın közü küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne dikerek: - "Peki ama", demiş; "ya bu tavan boyle tesbih çeke çeke aşka gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak?"
CİMRİ VE NASREDDİN HOCA
Cimri ve de boş boğazın biri Hocaya:
Ya Nasrettin Hoca demiş demek parayı çok seviyorsun. Acaba neden ?
-Hoca cevabını yapıştırmış. Senin gibilere muhtaç olmamak için...
Ya Nasrettin Hoca demiş demek parayı çok seviyorsun. Acaba neden ?
-Hoca cevabını yapıştırmış. Senin gibilere muhtaç olmamak için...
ZEHİRLİ BAKLAVA
Bir keresinde, Hoca koy okulunda ogretmen dururken, ogrencilerinin birinin ailesi tarafindan kendisine bir buyuk tepsi baklava gonderilir. Agzi sulanir, fakat daha sonra yemek uzere masasinin cekmecesine koyar. Kisa bir sure sonra acil bir is icin disari cagirilir.
Ogrencilerine yapilacak bir suru is verir "Ve herseyi anladiginizi kabul ediyorum" der "yoksa kotu olur" sertce "Cok kotu"
Kapiya vardiginda,
"Bir sey daha" der. "Benim dusmanlarim var. Pek cok dusman. Bana surekli zehirli et, zehirli tatli gonderilir. Hatta," sertce ekler "zehirli baklava. Yemeden once test etmem gerekir. Bu sekilde uyarildiniz. Daha uzun bir omur isterseniz, bana gonderilen hicbir seye dokunmayin. Ozellikle baklavaya." Hoca gider gitmez, yegeni, ogrencilerinden biriydi, masaya gider ve baklavayi alir.
"Yapma!" diye bagirir arkadaslari. "Onlar zehirli olabilir!"
Cocuk onlara siritir.
"Tabii ki degiller," der. "O sadece kendisine saklamak istiyor." Ve baslar tepsiye. "Gercekten cok iyi" der ve bir baskasini yer.
Yere dusup kivranmadigini goren arkadaslari, Hoca'nin masasinin etrafina toplanirlar ve baklavayi paylasirlar.
"Fakat hepsinin gittigini gorunce biz ona ne diyecegiz?" der iclerinden biri, agzindaki kirintiyi silerken.
Hoca'nin yegeni sadece gulumser.
Hoca dondugunde dogruca masasina gider ve cekmecesine bakar. Ogrencilerine hisimla bakar.
"Biri," der "Biri masamdaymis."
Sessizlik vardir.
"Biri cekmecemdeymis."
Sessizlik.
"Ve biri baklavayi yemis."
"Bendim" der yegeni.
"Sendin! Size anlattigim seyden sonra?"
"Evet."
"Belki aciklaman vardir. Eger oyleyse, olmeden once duymak isterim."
"Sey," der yegeni "Bana verdigin is cok zordu. Hic birini yapamadim. Yaptigim hersey yanlis. Senin cok kizgin ve ailemin hayal kirikligina ugrayacagini biliyordum. Oyle utandigimi hissettim ki, yapilacak tek seyin,..., hayatima son vermek olduguna karar verdim. Boylece senin zehirli baklavani yedim. O an dusunebilecegim tek yol o idi. Fakat eglenceli olan sey, henuz hicbir sey olmadigidir. Nedenini merak ediyorum." Hoca yegeninin masum aciklamasini kisa bir sure inceler.
"Belki," der, "yapmis oldugun ise bir bakmam icin sadece ertelenmis bir cezadir."
CENNET CEHENNEM
NASRETTİN HOCA birgün ölmüş öbür dünyaya gitmiş MELEK NASRETTİN HOCA'ya sorar:
_CENNET'emi gitmek istersin yoksa CEHENNEM'emi gitmek istersin.Hangisine gitmek istersin?
HOCA bir bakmış CENNET'te herkes tespih çekiyormuş ama CEHENNEM'de herkez müzik açmış oynuyormuş.NASRETTİN HOCA MELEGE cevabın verir:
_CENNET'te benim canım sıkılır CEHENNEM'de ise canım sıkıldıkça oynarım.Demiş.Ve cehennemi tercih etmiş.Tam cehennemin kapısından girmışki:ŞEYTAN(Eylenme bitti herkes kazanlaraaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
NASRETTİN HOCA birgün ölmüş öbür dünyaya gitmiş MELEK NASRETTİN HOCA'ya sorar:
_CENNET'emi gitmek istersin yoksa CEHENNEM'emi gitmek istersin.Hangisine gitmek istersin?
HOCA bir bakmış CENNET'te herkes tespih çekiyormuş ama CEHENNEM'de herkez müzik açmış oynuyormuş.NASRETTİN HOCA MELEGE cevabın verir:
_CENNET'te benim canım sıkılır CEHENNEM'de ise canım sıkıldıkça oynarım.Demiş.Ve cehennemi tercih etmiş.Tam cehennemin kapısından girmışki:ŞEYTAN(Eylenme bitti herkes kazanlaraaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
BİLENLER BİLMEYENLERE ÖĞRETSİN
hoca,vaaz için kürsüye çıkar.camideki toplulupa,
-size ne anlatacağımı biliyor musunuz?der.
vaazı dinlemeye gelenler,
-nereden bilelim,bilmiyoruz...derler.
hoca,
-bilmiyorsanız,ne diye boşuboşuna anlatayım...diyerek kürsüden inip gider.
bir başka zaman yine camiye vaaza gelir,kürsüye çıkar.yine topluluğa sorar:
-sizew ne anlatacağımı biliyor musunuz?
geçenkinden ders aldıklarından,
-biliyoruz...derler.
o zaman hoca,
-biliyorsanız,ne diye anlatayım boşboşuna...deyip yine kürsüden inip gider.
yine bir gün vaaz için gelir camiye,kürsüye çıkar.aynı soruyu sorar:
-ey dinleyiciler.size ne anlatacağımı biliyor musunuz?
vaazı dinlemeye gelenler,önceden sözleşip öğütleştikleri üzere şöyle derler:
-kimimiz biliyoruz kimimiz de bilmiyoruz.
hoca,
-öyleyse,der,boşuna zamanınızı almayayım da işten güçten kalmayın.bilenler,bilmeyenlere öğretsin...
-size ne anlatacağımı biliyor musunuz?der.
vaazı dinlemeye gelenler,
-nereden bilelim,bilmiyoruz...derler.
hoca,
-bilmiyorsanız,ne diye boşuboşuna anlatayım...diyerek kürsüden inip gider.
bir başka zaman yine camiye vaaza gelir,kürsüye çıkar.yine topluluğa sorar:
-sizew ne anlatacağımı biliyor musunuz?
geçenkinden ders aldıklarından,
-biliyoruz...derler.
o zaman hoca,
-biliyorsanız,ne diye anlatayım boşboşuna...deyip yine kürsüden inip gider.
yine bir gün vaaz için gelir camiye,kürsüye çıkar.aynı soruyu sorar:
-ey dinleyiciler.size ne anlatacağımı biliyor musunuz?
vaazı dinlemeye gelenler,önceden sözleşip öğütleştikleri üzere şöyle derler:
-kimimiz biliyoruz kimimiz de bilmiyoruz.
hoca,
-öyleyse,der,boşuna zamanınızı almayayım da işten güçten kalmayın.bilenler,bilmeyenlere öğretsin...
YA KABAK OLSAYDI
Nasreddin Hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş ve bir tarlanın kenarında bir ceviz ağacının dibine oturmuş Sonra etrafına bakınıp " Ey ALLAH'ım gücüne sual olunmaz amma, incecik kabak sapında kocaman kabak var; koskocaman ağaçta ufakık ceviz var, bu nasıl iş" deyip uykuya dalıvermiş Ağaçtan bir ceviz Hoca'nın başına düşüvermiş Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şişlik oluvermiş Hoca hiddetle uyanmış ve " Ya RABBİ sen en iyisini bilirsin " demiş "Şimdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim nice olurdu"
ALLAHIN BELASI HÜKÜMDARSINIZ
Timur han, Anadolu'yu işgal ettiğinde halka büyük zulüm etmiş, evlerini tarlalarını yakıp yıkmış, birçok kişiyi öldürmüş zalim bir Moğol'dur.
Akşehir'e yerleştiğinde, şehrin ileri gelenlerinden on beş kişiyi çağırtmış. Tek tek yanına almış ve;
- "Ben adil miyim, zalim miyim ?" diye sormuş.
"Adilsin" diyeni de, "zalimsin" diyeni de öldürtmüş.
Ertesi gün tekrar on beş kişi göndermelerini Akşehirlilere emretmiş.
Büyük bir korkuya kapılmışlar. Nasreddin Hoca'ya koşmuşlar. Giden heyette bulunması için kendisini ikna etmişler.
Heyet Timur Han'ın huzuruna varmış. Timur heyetin başındaki Nasreddin Hoca'ya sormuş :
- "Söyle bakalım Hoca efendi ! Ben adil miyim, zalim miyim ?"
Hoca hiç tereddüt etmeden ve kuvvetli bir sesle cevap vermiş :
- "Siz ne adilsiniz nede zalimsiniz. Siz yoldan çıkmış, azıtmış bu millete Allah'ın gönderdiği büyük bir belâsınız." demiş.
Timur Han bu cevaptan hoşlanıp heyettekileri bağışlamış.
DAMDAN DÜŞEN HALDEN ANLAR
Nasreddin Hoca evinin damında biriken diz boyu karları sabah namazı sonrası kürümeye başlamış. Bir ara dengesini kaybederek damdan düşüp bayılmış.
Komşuları koşuşmuşlar.
Birisi: "Çabuk bir doktor çağıralım ."
Diğeri: "Aman bir kırıkçı bulalım."
Öbürü: "Sırtlanıp doktora götürelim" derken, kargaşada ayılan Hoca, acıyan belini tutarak;
- "Bırakın münakaşayı. Çabuk bana daha evvel damdan düşmüş birini bulun" demiş.
Nasreddin Hoca'nın Konya kadısından bir mahkeme kararı alması gerekmiş. Ancak Kadı her gidişinde "bir kaç gün sonra gel" diye Hoca'yı atlatıyormuş.
- "Kadı, yiyici bir adamdır, rüşvet vermezsen iş gördüremezsin" diye dostları Hoca'yı uyarmışlar.
Hoca bir çömlek bal götürmüş ve hemen o gün istediği kararı elde etmiş.
Kadı o akşam balın tadına bakmak istemiş, ama bir de ne görsün, çömleğin üstünde iki parmak bal var, dibi tezek dolu...
Ertesi sabah mahkeme kollukçusuna:
- "Nasreddin Hoca'yı bul bana getir. Kararda bazı bozukluklar olduğunu söylersin." diye emretmiş.
Hoca, mahkemede Kadı'nın önüne getirilmiş.
Kadı kükremiş:
- "Sen akşam yemeğinde bana bok mu yedirecektin ?"
- "Yoookk!... akşam yemeğinde değil" demiş Hoca. " Sen o boku, kararı vermek için çömleği alırken yedin!..."
Bir gün Nasreddin Hoca caminin kürsüsünde vaaz ederken ;
- "Ey cemaat, şükredin ki Allah develerinize kanat vermedi" demiş.
Cemaat duraklamış, develerimizin kanatları olsa ne güzel uçardık, ne hızlı giderdik, acaba Hocamız ne demek istiyor" diye düşünürlerken cemaatten biri:
- "İyi olmaz mıydı Hocam ?" diye sorunca;
- "Kanatları olsa develeriniz damlarınıza konarlardı, damlarınız da başlarınıza yıkılırdı" demiş Hoca.
TİMUR'UN HEDİYESİ
Aksak Timur, Nasreddin Hoca'nın köyüne uğrar. Köylü padişahı layıkıyla ağırlar.Padişah da giderken bu konuk severliğe karşılık; "Köyünüze bir fil hediyem olsun" der ve gider. Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder. Köylü ne yapsın çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz.
Hocaya:
-Hocam perişan olduk bizi kurtar. Biz bu file birşey yapsak padişah kellemizi alır derler. Hoca:
-Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim der. Köylüyü arkasına alır huzura çıkar.
Timur:
-Hoca niye geldin? Filim nasıl? diye sorar.
Hoca:
-Padişahım bu filiniz derken bir bakar korkudan arkasında kimse kalmamış herkes kaçmış.
Padişah:
-Eeeee ne olmuş file?
Hoca:
-Padişahım hediyeniz olan filden çok memnun kaldık.Yalnız kalıyor bir tane daha istiyoruz.
Yemesi kolay olsun
Timur'un defterdarı hesapta bir yanlışlık yapar.
Bunun üzerine Timur o defterdara kağıtları yedirir ve işten kovar. Yerine Nasreddin Hoca'yı alır.
Nasreddin Hoca hesapları yufka üzerine yapmaya başlar. Timur, bunu görür ve sebebini sorar.
Cevap aynen şöyle olur :
- Yemesi kolay olsun diye !
O kadar gezse
Nasrettin Hoca'ya dert yanıyorlar:
-Yahu Hoca senin karı çok geziyor.
Hoca:Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrar.
Eşek Kadı Olmuş
Nasrettin Hoca'nın eşeği kaybolmuştu...Ama ne kadar aradıysa da bulamamıştı onu.
Aradan aylar geçmişti.
Densizliğiyle ün kazanan tanıdıklarından biri:
-Hocam, demiş,haberin var mı,senin eşek Sivrihisar'a kadı olmuş...
Nasrettin Hoca yanıtlamış adamı:
-Hiç şaşmam...Ben,ders verirken,kulaklarını dikip,öyle bir dikkatle dinliyordu ki...Sonunda adam olacağı belliydi...
Eşeği Çaldırmak
Nasrettin hoca,eşeğini çaldırınca çırpınıp bağırmaya,çevresini aranmaya başlamış.Kendisini bu halde gören kadı sormuş ona:
-Eşeği kime, nasıl çaldırdın?
Nasrettin hoca,şöyle bir ters ters bakmış kadıya. Sonra da yanıtlamış onu :
-Bu soruların cevabını bilseydim zaten aramazdım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder