22 Eylül 2010 Çarşamba

YUMUSAKÇALAR

YUMUSAKÇALAR


Ev Akvaryumundaki küçük bir salyangozdan 15 metre boyundaki dev mürekkep baligina; tüm yasami boyunca ayni kayaya ya da kabuga sikica yapisan istiridyeden serbestçe yüzen taraga ve etobur sümüklüböcekten etobur ahtapota kadar olan canlilar, boyutlari, görünüsleri ve yasam alanlari bakimindan çok farkli hayvanlardir. Ancak yinede tümü Mollusca filumuna, yumusakçalara girer. Bu filum, hayvanlar dünyasinin en büyük topluluklarindan biridir. Simdiye dek 70.000?den fazla tür saptanmistir. Yumusakçalarin çogu denizlerde, bir bölümü tatli su göllerinde, havuzlarda ve irmaklarda, bazilari ise karada yasarlar.

Yumusakça adi Latince?de yumusak anlamina gelen molluscus sözcügünden gelir. Bu ad, yumusakçalarin gövdeleri yumusak oldugu için verilmistir. Çogu türde gövde, önemli ölçüde kalsiyum karbonattan olusan bir kabuk ile korunur. Bu kabuk, manto adi verilen gövde örtüsünün salgilarindan olusur.

Çogu yumusakçadan ayrica ?ayak? adi verilen olagandisi bir yapi bulunur. Bu ayak, çesitli türlerde farkli biçimlerdedir. Sözgelimi, taraklarda bu ayak, gövdenin kassal bir uzantisidir ve çamurda, kumda yol açip ilerlemek için kullanilir. Salyangozlarda ise yassidir ve sürünmek için kullanilir. Mürekkepbaliklari ve ahtapotlarda kurbanlari yakalama islevi gören çok sayida kollar biçimindedir. Bazi istiridyelerde ayak yoktur.
KAFADAN-AYAKLILAR

Mürekkepbaligi ve ahtapot en çok bilinen yumusakçalardir. Bunlar kafadan-ayaklilar sinifina girer. Terimin bilimsel adi olan Cephalopoda, Yunanca?da kafa-bacak anlamini tasir. Hayvanlara bu adin verilmesinin nedeni, çok sayida ?kola? ayrilan bacaklarinin bas çevresinde bulunmasindan kaynaklanir.



Kafadan-ayaklilar, öenmli bir noktada öteki yumusakçalarin çogundan ayrilirlar. Genelde kabuklari yoktur. Bunun yerine, manto, çiplak gövdelerinin dis bölümünü olusturur. Bazi türlerde ise bir iç iskelet bulunur.

Tüm kafadan-ayaklilar denizde yasar. Emme yada yakalama yada her iki is için kullandiklari, çogunlukla dokunaç adi verilen kollari vardir. Hemen hemen tümü, özel bir kesede saklanilan mürekkep benzeri bir sivi salgilar. Düsmandan korunmak için mürekkep salgilayarak suyu bulandirirlar. Bazi kafadan-ayaklilar, bukalemun gibi renk degistirme özelligine sahiptir. Derilerinde kromatofor (renk-tasiyicilari) adi verilen ve farkli renk maddeleri içeren hücreler bulunur. Bu hücreler büyüdükçe yada küçüldükçe, derinin rengi de hizla degisir. Renk degistirme özelliklerinden dolayi bu hayvanlar bulunduklari çevreye kolaylikla uyum saglarlar.

* Mürekkepbaligi

Mürekkepbaligi, kafadan-ayaklilarin en usta yüzücüsüdür. Düzgün hatli, mekik benzeri bir yapisi vardir. Suyun içindeki hareketinden dolayi bu hayvana kimi zaman ?deniz oku? adi da verilir. Ayagi on kola ayrilmistir. Bu kollardan iki tanesi ötekilerden daha uzundur; bunlarda emiciler bulunur ve avi yakalamakta kullanilir. Gözkapaklari yoktur, ancak gözleri sasilacak ölçüde insan gözüne benzer.



Mürekkepbaligi, gövdesindeki merkezi bir oyuktan (manto oyugu) suyu içeri çeker ve mantonun bozulmasiyla esnek bir borudan (sifon) hizla disari atar. Sifon, kollarin hemen arkasinda yer alir. Bunun içinden püskürtülen su, hayvani hizla geriye dogru iter. Mürekkep de bu sifon kollarina bosaltilir.



Mantonun uzantilari olan iki yüzgeç, temelde yönlendirme için kullanilir. Ayrica mürekkep baliginin yavasça arkaya yada öne gitmesini de saglar. En çok bilinen türlerinden biri, adi mürekkepbaligi (loligo pealei)?dir. Akdeniz, Dogu Asya denizleri ve Kuzey Amerika?nin dogu kiyilarinda yasar. Bazi balikçilar bunlari yem olarak kullanir. Özellikle Akdeniz ve Uzakdogu ülkelerinde besin maddesi olarak da tüketilir.

Uçan mürekkepbaligi (ommastrephes bartrami) olarak bilinen tür, uçan balikla karsilastirilabilir. Sik sik sudan disari firlar ve kimi zaman gemilerin güvertelerine düser.



Mürekkepbaliginin en korkuncu, dev mürekkepbaligi (Architeuthis princeps)?dir. Omurgasizlarin en iri türüdür. Kollari ile birlikte toplam uzunlugu 15m?yi asabilir. Açik denizin derin sularinda yasar. Denizde, canli dev mürekkepbaligi ile çok seyrek karsilasilir. Ancak bazen sahile çiktiklari görülmektedir; kimi zaman özellikle Newfoundland kiyilarinda görülür.

* Ahtapot

Bu canlilara Yunanca?da Sekiz ayak anlamina gelen Ostopus adinin verilmesinin nedeni ayaklarinin sekiz kola ayrilmasidir. Bu hayvan papaganinkine benzeyen agzini, avini parçalamak için kullanir. Ahtapotlarin kol ve gövde uzunlugu 5cm ile 9m arasinda degisir. Bazi yerlerde seytan baligi denilen türlerinin agirligi 35kg?a çikabilir. Ahtapot, deniz dibinde kollari üzerinde sürünür. Kimi zamanda suyu gövdesinin içine çekip disari püskürterek yüzer. Ahtapot, genellikle ürkek bir hayvandir gündüzleri yariklara saklanir; geceleri avlanmak için bulundugu yerden çikar.

Ahtapot eti, Avrupa ve Kuzey Amerika?nin kiyi bölgelerinde sevilen bir yiyecektir. Uzak Dogu ile Güney Pasifik adalarinin bazi bölgelerinde de aranilan bir besin maddesidir.



* Supya ve Notilus

Mürekkepbaligi ve ahtapotlarin iyi bilinen bir akrabasi supyaya da öteki adiyla kalamar (Sepiaofficinalis)?dir. 15cm ile 25cm uzunlugunda olan bu canli salgilama yoluyla kalkerli bir iç kabuk olusturur. Bu madde, kanaryalarin ve öteki kafes kuslarinin kireç gereksinimini karsilamak için yem olarak kullanilir ayrica cila islerinde de yararlanilir. Supya adi verilen boya maddesi hayvanin kaçisini izlemek için salgiladigi koyu kahverengi sividan elde edilir.



Bölmeli bir kabuga sahip olan notilus (Nautilus pompilius) milyonlarca yil önce ortaya çikmis grubun üyesidir. Büyük okyanusun güney batisi ile Hint okyanusundan yasar. Günümüzde yalnizca birkaç türü kalmistir.



Kabugu sarmal biçimli olup bölmelere ayrilmistir. Her bölme,hayvanin belirli büyüme evrelerinde yasadigi yeri gösterir. Dogal olarak hayvan en distaki bölmede bulunur. Agzinin çevresinde yaklasik 90 dokunaç yer alir. Bu dokunaçlarda emiciler yoksa da kati nesnelere sikica sarilabilirler. Basini kabugunun içine çekebilir. Basinin arkasindaki bir kapak ile deligi bir ölçüde kapatabilir.



Kagit notilusunun (Argonauta argo) disisi bir madde salgilayarak sarmal biçimli ve simetrik beyaz bir kabuk olusturur. Bu kabuk bir yumurta kutusu islevi görür; hayvan bunu istedigi zaman birakabilir. Disilerin boyu 20cm?ye erisebilir. Erkekleri daha küçük olup 2cm ile 3cm uzunluktadir. Kabuk olusturamazlar.


BALTA-AYAKLILAR


Tarak, istiridye, midye ve terodo gibi yumusakçalar, balta-ayaklilar (Pelecypoda) sinifina girer. Ancak kabuklari iki bölüme ayrildigi için daha çok çift kabuklular (Lamellibranchia ya da Bivalvia) adiyla anilirlar. Kabugun iç yüzeyi, sedef maddesi olarak bilinen bir katman ile kaplidir. Bu katman ince taneciklidir. Beyaz renkli olabildigi gibi gökkusaginin tüm renklerini de içerebilir.

Bir iki güçlü kasla birbirine tutturulan iki kabuk sikica birbirlerine kapanabilir. Bir midye yada tarak açildigi zaman kopan sey, bu kaslardir. Tarak gibi bazi çift kabuklularda hayvanin bir yerden ötekine gitmesi için kabugun disina çikan, iyi gelismis bir ayak vardir. Ancak gerçek midyeler hareket edemezler. Deniz dibinde kati nesnelere sikica yapisirlar, çift kabuklularda ayrica kafa yoktur.



Bazi çift kabuklular, sifon adi verilen iki boruya sahiptir ve bunlarla suyu içeri çekip disari atarlar. Içe çektikleri suda bulunan bir hücrelileri, yumurtalari, larvalari, yosun sporlarini ve küçük bitkileri yerler. Agizlarindan giren bu besin maddeleri sindirim kanallarina gider. Oksijende iki solungaç araciligi ile kana karisir. Artiklar ise sifondan atilan su ile çikartilir

· Istiridye

Yenilebilen istiridyeler (Ostrea cinsi) su altindaki bir nesneye tutunarak yasarlar. Kabuklari oldukça asimetriktir. Deniz dibindeki bir nesneye yapisan bölümü büyük ve oldukça kalindir. Öteki kabuk ise daha küçük ve incedir. Kabugun iki bölümü genelde ?yürek? adi verilen ve bir kabuktan ötekine uzanan bir kas ile birbirine tutturulur. Gerçek istiridyeler dünyanin pek çok yerinde, özellikle de Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya kiyilarinda yasarlar.

Kuzey Amerika anakarasina ayak basan ilk beyazlar, kiyilarda yasayan kizil derili kabilelerinin büyük oranda istiridye ile beslendiklerini gördüler. Öncüler ve izleyicileri, sig körfezlerdeki istiridyeleri yagmaladilar. Uzun bir süre istiridye kaynaklarinin hiç tükenmeyecegi sanildi.

Ancak, talebin gittikçe artmasi XIX. Yüzyil sonlarinda istiridyelerin asiri bir biçimde tüketilmesine yol açti. Bu yüzden deniz tabanin bos kisimlarinda koylarda istiridye yataklari olusturuldu. Günümüzde Kuzey Amerika?daki istiridye kaynaginin önemli bir bölümü özel yataklardan saglanmaktadir. Japonya, Fransa, Hollanda ve öteki Avrupa ülkelerinde istiridye yetistirilmektedir.

Istiridye yetistiriciliginde basarili olmak için bu canlilarin yasam devresini iyi bilmek gerekir. Sözgelimi Ostrea Virginica türünün disisi, Kuzey Amerika?nin dogu kiyilarinda yasar ve yilda milyonlarca yumurta yumurtlar. Disinin suya biraktigi bu yumurtalar erkek istiridyelerin biraktigi sperm hücreleri ile döllenir. Döllenen yumurtadan küçük bir larva çikararak hemen yüzmeye ve birkaç gün sonra da kabugunu gelistirmeye baslar. Bir hafta içinde kabugu tümü ile olusur. Suyun dibine inerek bir kayaya da kabuk gibi kati bir nesneye yapisir. Yavru istiridye burada büyüyerek olgun bir istiridye olur.

Disi istiridyeler milyonlarca yumurta ürettigi halde istiridye sayisi sürekli artmamaktadir. Bunun nedenlerinden biri, bütün yumurtalarin döllenmemesidir. Ikincisi ise küçük larvalarin yüzdükleri evrede baliklarca yenmesidir. Deniz dibine inip bir yere yapistiklarinda bile tam güvencede sayilmazlar. Kum yada çamur altinda kalabilirler yada deniz yildizi gibi dogal

düsmanlardan kurtulamazlar. Tüm bunlari atlatip olgunlassalar bile bu kez, insanlar tarafindan tüketilirler.

Üreme döneminde, istiridye yetistiricileri, deniz yüzeyinin istiridye larvalari ile kapli oldugu yerleri saptayarak. Deniz dibine kirik tuglalar, kiremitler, bos kabuklar vb. yerlestirirler. Larvalar kabuk gelistirip dibe indiklerinde bu nesnelere yapisirlar. Bu nesneler daha sonra denizden çikartilir ve istiridye yataklari olarak seçilen yerlere götürülür.

Istiridyeler genellikle dip zeminin sert çamurdan oldugu orta sigliktaki sularda yetistirilir. Böyle yerlerde istiridyelerin beslendigi mikroorganizmalar için gida maddesi saglayan deniz bitkileri olmasi gerekir. Istiridye yetistiricileri kaygan çamur yada kum olan yerlerden, deniz yildizi istiridyelerin öteki dogal düsmanlarinin yasadigi yerlerden ve kanalizasyon dökülen sulardan kaçinirlar.

Piyasaya sunulacak istiridyeler, sig sulardan özel masalarla toplanir. Derin sularda ise tarama aleti ile toplanir.

Fransa?da yavru istiridyeler kismen kapali büyüme havuzlarina götürülürler. Bu havuzlarda dalgalarin girmesini saglayan savak kapaklari bulunur. Tümü ile büyüdüklerinde ?Claries? adi verilen küçük havuzlarda semirilir.

Japonya?daki istiridye çiftlikleri genellikle sig, az tuzlu sularda kurulur. Her çiftlik, bir bambu çiti ile birbirinden ayrilir. Yavru istiridyeler toplanarak bambu kamislarina tutturulur ve yataklara atilir. Tam olarak büyüdüklerinde tutunduklari bambu kamislari çikartilir ve istiridyeler toplanir.

* Tarak

Bu Çift Kabuklularin da pek çogu yenilmektedir. En çok aranilan türlerden biri olan Mya arenaria, çok ince ve kirilgan kabugundan dolayi yumusak kabuklu tarak diye bilinmektedir. Avrupa?da ve Kuzey Amerika?nin Atlas ve büyük okyanus kiyilarinda yasar. Yumusak kabuklu taraga uzun boyunlu tarak adi da verilir. Boynu, birbiri ile birlesmis ve üzerleri kalin bir deri ile örtülmüs boru seklinde iki sifondan olusur.

Bu tarak, dil biçimindeki ayagi ile çamurun yada kumun içine 7-10 cm derinlikte yuvarlar açar. Deniz yükseldiginde hayvan beslenirken ?boynu? kumdan disari çikar. Deniz alçaldiginda ise çamur yada kum üzerindeki çukurlar, taragin kendisini gömdügü yeri gösterir.

Sert kabuklu tarak (Venus mercenaria), pek çok yönden yumusak kabuklu taraktan farklidir. Kalin, kati kabugu kirli beyaz renktedir ve üzerinde ortak merkezli daireler bulunur. Kabugunun iç tarafi beyaz olup dis kenarlara dogru mor bir renk alir. Her iki Amerika anakarasinda, kiyilarda yasayan Kizilderililer, bu mor bölümü ?wampum? adi verilen para birimi olarak kullanirlardi. Sert kabuklu taraga ayrica küçük boyunlu tarak adi da verilir, çünkü yumusak kabuklu taraklara göre sifonlari oldukça kisadir.

Sert kabuklu tarak, Kuzey Amerika?nin Atlas okyanusu kiyisinda çok miktarda bulunur. Kumda ya da çamurda açtigi 15 m derinlige kadar yayilabilen yuvalarda yasar. Kum ya da çamurun içinde büyük ayagi ile ilerler. Tarak avcilari çogunlukla sandalla denize açilir ve tirmik ya da tarama aygiti kullanarak sert kabuklu taraklari toplarlar. Yarim kabuklari içinde çig olarak ya da kizartma ve sebzeli tarak çorbasi halinde yenir.

Tarak grubunun belki de en gösterisli üyesi, Büyük Okyanus?taki mercan adalarinda bulunan dev tarak (Tridacna gigas)?tir. Çift kabuklu hayvanlarin en büyügüdür. Kabugunun uzunlugu 1 m?ye, agirligi ise 200 kg?a ulasabilir. Yenilebilir bölümü 9 kg?i asabilir. Dev tarak kabuklarinin kiliselerde vaftis kurnasi evlerde bebek banyo küveti olarak kullanildigi görülmüstür.

* Deniz Yelpazesi

Deniz yelpazesi adi verilen çift kabuklular, sig sulardan açik denizlere kadar hemen her yerde yasarlar. Kabuklari yelpaze biçiminde olup kenarlari kavisli ve yuvarlaktir. Kabuklarinin birlestigi yerin her iki ucunda iki tane kanat benzeri çikinti vardir. Birlesme yerinden yaklasik 20 tane çizgi çikar ve disari dogru uzadikça çizgi aralari genisler.

Deniz yelpazesi özellikle yavru iken iyi yüzücüdür. Kabuklarini açip kapattikça püskürttügü su, gövdeyi iter ve siçrayarak ilerlemesini saglar. Birçok deniz yelpazesi türünün gida maddesi olarak degeri yüksektir. Gövdesinin ancak küçük bir bölümü olan, iki kabugu bir arada tutan büyük kas yenir.

· Midye

Midyenin kama biçiminde siyah yada mavimsi bir kabugu vardir. Byssus adi verilen bir iplik demeti, ayagin hemen arkasinda bulunan bir bezin salgilari ile üretilir. Bu iplikler deniz suyu ile temas ettiklerinde sertlesir ve hayvanin kaya gibi sert bir nesneye sikica tutunmasini saglar. Iplik demeti hayvan tarafindan koparilabilir. Bu durumda yerine yenisi çikar. Böylece olumsuz kosullar dogdugunda yerini degistirebilir.

Yenilebilir midyeler (Mytilus edulis), Avrupa2nin çesitli bölgelerine dagilmistir. Atlas Okyanusu kiyilarinda ve Akdeniz?de bol miktarda bulunur.

· Teredo

Teredo (gemi kurdu), zararli bir çift kabukludur. Deniz dibinde bulunan tahta parçalari içine yuva yapar. Kabuklarindaki ince çizgiler törpünün dislerine benzer. Yumurtadan çikar çikmaz bir iskelenin, dalgakiranin ya da bir geminin karinasinin tahtalarini bu çiftli törpüleri ile kazmaya baslar. Açtigi yuva derinlestikçe bunu inci benzeri bir sedefle kaplar. Kurt büyüdükçe uzun solucan benzeri bir hayvan halini alir. Incelen gövdesi, yuvanin en iç tarafindaki küçük kabuklarin büyümesini önler. Yuvanin disina uzanan sifonlari ile içeriye su ve besin maddeleri alir ve artiklari disari atar. Sifonlarini içeri çektiginde gövdesinin arka ucunda bulunan iki plakayi kullanarak yuvanin agzini kapatir.

Disaridan bakildiginda teredolarin saldirisina ugramis bir tahta parçasinda yalnizca birkaç küçük delik görülür. Içten bakildiginda ise bal petegine benzer o kadar çok delik görülür ki, kimi zaman bunlar arasinda kagit inceliginde bir tahta kaldigi saptanmistir. Zamanla en sert tahtalar bile dagilir. Tahtalari teredolardan korumak için metal ya da beton kaplamalar kullanilir. Katran ruhu ile doyurulmus tahtalarin da teredolari uzak tuttugu kanitlanmistir.

KARINDAN-AYAKLILAR

Salyangoz, sümüklüböcek, deniz salyangozu, ve sarmal sedef kabuklu, yumusakçalarin karindan ayaklilar sinifinda yer alir. Bu hayvanlarda da öteki yumusakçalarda oldugu gibi bir ayak ve bir manto boslugu bulunur. Bas gölgeleri çogunlukla iyi gelismistir ve tek parçadan olusan sarmal biçimli bir kabuklari vardir.

· Salyangoz

Salyangozlar dünyanin her yerinde bulunur. Bazilari okyanuslarda, bazilari ise irmak, göl ve benzeri tatli sularda yasarlar. Karada yasayan sayisiz salyangoz türü tropikal ormanlardan iliman iklim kusaginin nemli bölgelerine dek uzanan genis bir alanda bulunur.



Salyangozun basinda bir agiz ve bir ya da iki çift dokunaç bulunur. Gözleri bu dokunaçlarin üstünde yada altinda yer alir. Yassi gövdesi üzerinde sürünerek ilerler. Ayaginda bulunan bazi salgi hücreleri, salyangoz süründükçe yeri yaglayarak ilerlemesini kolaylastiran bir sümüksü madde de salgilar. Düzgünce bir zeminde ilerleyen salyangozun arkasindan parlak bir iz birakmasinin nedeni budur. Hem ayagini hem de basini kabugunun içine çekebilir.



Tatli su salyangozlarinin ve kara salyangozlarinin tarih öncesi zamanlarda da insanlarca yenildigi sanilmaktadir. Günümüzde pek çok ülkede lezzetli bir yemek olarak kabul edilir. Piyasada çogunlukla üretim çiftliklerinde yetistirilen salyangozlar bulunur. En büyük üretim çiftlikleri Fransa, Italya ve Ispanya?dadir. 8 ile 9 m²?lik bir bölmede yaklasik 10.000 salyangoz yetistirilebilir. Salyangozlar et, sebze ve kepek ile beslenir.



Hayvanbilimde Buccinum undatum ve Littorina adi verilen deniz salyangozu türleri, Avrupa?da besin maddesi olarak tüketilir. Buccinum undatum çagunlukla Atlas okyanusunun kuzey kiyilarinda bulunur. Besin maddesi ve morina avciliginda yem olarak kullanilir. Iliman bölgelerde ve soguk denizlerde de yasar. Kayalarin ve yosunlarin üzerine tutunur ve yosunla beslenir. Disli dil adi da verilen uzun dili önemli bir özelligidir. Bu dilde bir dizi keskin kavisli dis bulunur.

Istiridye matkabi adiyla bilinen salyangozun disli dili çok gelismistir. Uzunlugu 2,5 cm?den az olan bu küçük canli, istiridyenin kabugunun birlestigi yere bir delik açar ve buradan avinin yumusak gövdesini emer. Istiridye yetistiriciliginin baslica düsmanlarindan biri, bu istiridye matkabi adi verilen salyangozdur.

* Sümüklüböcek

Sümüklüböcekler, salyangozlarin akrabalarindan, 2-10 cm uzunlugunda, dis kabuksuz canlilardir. Kara sümüklüböcekleri nemli yerlerde yasar. Tas altlarinda, toprakta, deliklerde siklikla bulunur. Kimi zaman sebze bahçelerini sararlar. Deniz sümüklüböcekleri Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya?da kiyi boyunca sig sularda, kayaliklarda, yosunlar arasinda yasayan otçul hayvanlardir.

* Koni Kabuklu Salyangoz

Koni kabuklu salyangoz adi verilen karindan-ayaklilar, sönmüs yanardagi andiran koni biçimli bir kabuga sahiptir. Sig sulardaki kayalara emici ayklari ile öylesine siki sikiya yapisirlar ki, dalgalarin etkisi ile bile yerlerinden ayrilmazlar. Deniz yükseldiginde, baslica

besin maddeleri olan yosunlarin pesine düserler. Beslenmeleri bittikten sonra tekrar kayalara yapisirlar. Dünyanin pek çok yerinde bulunurlar.

* Denizkulagi

Kabugu, insan kulagina çok benzediginden bu adi almistir. Bunlarin büyük kabuklari, özellikle pürüzlü dis yüzeylerinin cilalanmasindan sonra süs esyasi olarak kullanilir. Uzakdogu?da ve Amerika?nin Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanus kiyilarinda bulunur. Kiyiya yakin kayalar üzerinde yasar ve yosunlar ile beslenirler. Rahatsiz edildiklerinde sasirtici bir kuvvetle kayaya yapisirlar. Etleri çogunlukla güveç ve balikli sebze çorbalarinda kullanilir. Kimi zaman biftek seklinde de pisirilirler. Uzakdogu?da çogunlukla kurutularak ya da tütsülenerek tüketilir.

* Sarmal Sedef Kabuklular

Sarmal sedef kabuklu salyangozlar, özellikle ABD?nin güney kiyilarinda ve Bati Hint Adalari?nda çok bulunan bir karindan-bacaklilar türüdür. Kabuklarinin uzunlugu kimi zaman 25 cm?e ve agirliklari da 2,5 kg?a varabilir. Ayaklarinda pençe benzeri uzantilar bulunur. Siçrayarak hareket eder ve yakalanmamak için kimi zaman hizla dönebilirler. Kabuklari nefesli saz, kabartma ve dügme yapiminda kullanilir. Bahama Adalari?nda ve Florida açiklarindaki mercan adalarinda besin maddesi olarak tüketilir.
DIS KABUKLARI VE KITONLAR

Scraphopoda adi verilen yumusakçalar sinifi, küçük bir grup olup yaklasik 200 türü içerir. Bu türlerin çogunda uzun, kavisli, gittikçe incelen fildisi rengindeki kabuk yabani domuz disine benzer. Fildisi kabuklar adi verilen bir baska türün kabuklari kavisli degildir. Disli kabuklar genellikle çesitli bölgelerde, oldukça derin sularda yasarlar.

Kitonlar ve akrabalari Amphineura sinifini olustururlar. Kuzey ve Güney kutup bölgeleri disinda dünyanin hemen her yerinde bulunurlar. Kitonlar üst üste binmis plakalardan olusan bir kabuga sahiptir. Büyük kitonlar yenilebilir;etlerine çogu zaman deniz biftegi adi verilir. Bu sinifin bazi üyeleri kabuksuz olup kurtçuga benzer.

Hiç yorum yok: