19 Ocak 2009 Pazartesi

ÇOCUK SORUNLARI

Ceza Mı Ödül Mü

Anne-baba olarak çocuğumuza disiplin uygularken, ona sınır getirmeye, doğru ile yanlışı öğretmeye çalışırken, bir çok kere ceza ve ödüle başvurmuşuzdur. Bir çok zaman da bunların pek işe yaramadığını da görmüşüzdür. Çocukları disipline etmek isterken kullanılan en yaygın metotlardan biri ceza, bir diğeri fiziksel ceza yani dövmek, bir üçüncüsü de ödüldür. Bu, maddi bir şey olabildiği gibi bazen bir aferin bile olabilir.

Peki, bize bir şey öğretmeye kalksalar, motive edici olarak bize ne yapılmasını isteriz???? Cevabınız ödül mü? Gerçekten de ödül her zaman istenen bir şeydir; ceza ise her zaman uzak kalmaya çalıştığımız.

Bir çok ebeveyn ve öğretmen “eğer ödül varsa, ceza da olmalı” diye düşünüyor. Ceza olmalı mı? Ceza verirken amacımızı düşünmeliyiz. Amacımız kızgınlığımızın acısını çıkartmak mı yoksa çocuğumuza yanlış yaptığını ama bir dahaki sefere onun doğru yapacağına olan inancımızı ve güvenimizi dile getirmek mi? Ceza alan çocuk, yaptığı davranışa odaklanmak, niçin yanlış olduğunu, doğrusunun nasıl olacağını öğrenmek yerine, cezaya ve ceza verene yönelip, bu cezanın acısını nasıl çıkaracağını düşünür. Ve emin olun bunun bir çok yolunu bulur. Bu yollar % 100 ebeveyni daha çok kızdıracak yollardır. Dolayısıyla, çocuk hem doğruyu öğrenmediği gibi hem de daha fazla yanlışı düşünmeye başlar ceza sonucunda.

Peki, çocuk yanlış yaptığında onu takdir mi edelim? Tabii ki hayır. Önce acil planı uygulamalıyız. Yani, bir olay olduğunda önce ortalığı yatıştırmak, sakin kafa ile düşünebilmemiz için hem kendimize hem de çocuğa bir zaman verilmeli. İkinci adım, çocuğumuzu davranışları karşısında etkin dinlemeye başlamak ve akabinde ben dilini kullanarak ne hissettiğimizi, niçin kızdığımızı, sinirlendiğimizi ya da hayal kırıklığına uğradığımızı ona anlatmak. Nerede yanşıl yaptığını ve doğrusunun ne olabileceğini, ona soracağımız sorularla yönlendirerek gene ona buldurtmak. Bir sonraki sefere için ona güvendiğimizi söyleyerek doğru davranış için cesaretlendirmek. Bundan sonrası için, hemen çocuğumuzun yapacağı olumlu davranışları gözlemlemeli ve ona sözlü ödül olarak bildirmeliyiz.

Ne için olursa olsun, mutlu olan, sevildiğini ve değer verildiğini hisseden çocuk, olumlu, ılımlı ve doğru şekilde davranmaya hazır bir çocuk oluverir. Yaramaz denen çocukların 24 saat içinde yaptıkları hiç mi olumlu bir şeyler olmuyor? Bu çocuklar her dakika ve her saniye yaramaz değiller. Fakat bizler o kadar onların yaramazlıklarına odaklanmışızdır ki onların sadece olumsuz davranışlarını görürüz. NLP kurallarından bir tanesi şudur: “odak noktan neredeyse, enerjin oradadır”. Eğer odak noktamız çocuklarımızın iyi yanları olursa, bu yanlarını daha çok görmeye başlarız. Çocuklarımız küçükkken yaptıkları her davranışta onları alkışlıyor, cesaretlendiriyorduk. Biraz büyümeye başladılar mı bundan vazgeçiyoruz. Çünkü, bu davranışlar rutin haline geliyor ve bunları yaptıkları için onları övmekten vaz geçiyoruz. Ve sadece olumsuz davranışlarına yönelip onları değiştirmeye çalışıyoruz. Bu yanlış değil. Fakat bunu yaparken çocuklarımıza sadece negatif şeyler söylüyoruz.

Lütfen, bir gün boyunca kendinizi kontrol ediniz. Çocuğunuzu kaç kere eleştirdiniz, uyardınız ve kaç kere övücü bir şeyler söylediniz? Aslında oran 3’ e 1 olmalı, yani her bir eleştiriye 3 övgü. Böylece, çocuk aslında iyi olduğunu olduğunu düşünecek, ve iyi davranışlarının sayısı artacaktır. Halbuki, kötü bir çocuk olduğuna inanırsa, bu şekilde olan davranışları artacak ve esasında bizim istediğimizin tam zıttı hareketlerinin sayısı artacaktır.

Sevgiyle kalın. Herkese yeni yılda, mutluluk, sağlık ve başarı dolu günler dilerim.

Arzu Yeşilleten
Uz. Psikolojik Danışman
Tomurcuk Yuva-Psikolojik Danışmanlık
ALT ISLATMA

Genellikle çocuklar mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar,yani ortalama olarak 2-3 yaşlarına kadar geceleri altlarını ıslatırlar.Gündüz kontrol 2 yaş dolaylarında ,gece kontrol ise 3,5-4,5 yaşları arasında kazanılır.Çocukların hemen hepsinin idrar ve dışkı kontrolünü kazandıkları 4 yaşında sonra hala alt ıslatmanın devam etmesi"enuresis" adını alırlar Enuresis,hem sık rastlanması ,hem de çocuk ve ana baba için zor bir durum olması açısında tüm davranış bozuklukları içinde en önemlisidir.Ortalama 4-5 yaş çocuklarının tümünün % 15 kadarı altını ıslatır,yanı enuretiktir Çocuklardaki altını ıslatmalarını yaklaşık % 80'i gece (enuresis nocturan), % 5'i gündüz (enunesis diuran) görülmektedir.Bu oran okul çağında bir miktar azalmakla birlikte çocukluğun ortalarına,hatta ergenliğe kadar devam etiği görülür.Her yaş için enuresis erkeklerde kızlara oranla iki kat daha fazladır.Enuresis iki biçimde görülebilir.Bulardan ilki,birincil (primer) enuresisdir ki bu, sinir-kas kontrolünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir ve doğumdan başlayarak süregelir.Bu gecikme,anne babanın düzensiz ya da yetersiz tuvalet eğitiminin bir sonucu alarak oluşabilir.Bu enuretik çocukların idrarlarını kontrol etmelerinde,anne babalarında diger kardeşlerine oranla daha az yardım gördüklere ya da hiç yardım görmedikleri saptanmıştır.Birincil enuresis zamanla kaybolur ve yavaş gelişen bu çocuklar,tuvalet kontrolünde arkadaşlarının düzeyine ulaşırlar.Birincil enuresis yatak ıslatma sorununun hemen hemen % 75-80'ini oluşturur.Geri kalan % 20-25 oranındaki enuresis,"ikincil(seconder) enuresis" adını alır.Bu tür alt ıslatma olayında tuvalet kontrolü oluştuktan sonra bir gerilme söz konusudur.İkincil enuresis tipik olarak yeni bir kardeşin doğumu ya da yeni bir eve taşınma gibi bazı ruhsal gerginlik durumlarında ortaya cıkar Bu etkenler çocuğun bir süre için daha olgunlaşmamış davranış biçimlerine dönmesine neden olur.Bazı uzmanlara göre,özellikle bu gerilme türü.çocuğun annesine olan öfkesini sembolik bir ifadesi olarak yorumlanabilir.Enuresis, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan ,aile içinde yeterli duygusal etkileşimden yoksun,nörotik ve uyumsuz çocuklardan daha sık rastlanır.Çeşitli ruhsal etkenler enuresisin oluşumunda başlıca neden olarak sayılabilir.Yaptığımız incelemeler.alt ıslatma sorunuyla çocuğun duygusal dünyası arasında yakın bir ilişkinin olduğunu ortaya koymaktadır.Aşırı sevgi ve hoşgörü,yetersiz ilgi,kıskançlık gibi nedenlerden kaynaklanan bu gerilme (regression) davranışı ,tırnak yeme,parmak emme gibi birtakım başka gerilme davranışlarıyla,bebeksi hareketleri ya da konuşmaları da beraberinde getirebilmektedir.Çocuğun duygusal dünyasının büyük ölçüde etkileyen ev ortamı,alt ıslatma konusunda büyük rol oynamaktadır.E.4 yaşında bir kız çocuğudur.Anne ve babasının sürekli geçimsizliğine ve tartışmalarına tanık olmaktadır.Arkadaşlarının babaları onları çocuk parkına götürdüklere halde babası E.'yi götürmemekte ve sabahları yuva arabasına bindirmemektedir.E,babasının kendisini sevmediği görüşündedir .Ancak annesiyle babası arasında geçen olaylarla da çok yakından ilgilidir.Zaman zaman annesine "Ben okuldayken de evde kavga ediyor musunuz" sorusunu sorar.Hassas ve alıngan bir çocuk olan E, altını ıslatma korkusuyla anaokulunda öğretmenlerine zaman zaman uyumak istemediğini söyler.E., alt ıslatma sorunuyla duygusal dünyası arasındaki ilişkiyi annesine şöyle itiraf eder."Babam beni sevmediği için eve geç geliyor.Ben de onun için altıma çişimi yapıyorum"E.nin davranış bozukluklarının giderek artmasıyla altına büyük abdestini de yapmaya başlaması görülür.Bu durumda anne baba uyarılır ve çocuklarında gelecek yıllarda olsa davranış bozuklukları ve anormallikler hatırlatılır.Bu gerçekleri gören anne ve baba,sürtüşmelerini azaltarak ayrılık hazırlıkların sona erdirirler .bunun üzerine E.'deki olumlu gelişim tahminin çok üzerinde kısa sürede gerçekleşir.Yetersiz ilgi ve sevgiyle pisişik çatışmaların enuresise olan etkisi aşağıdaki örnek vaka da açıkça görülmektedir.A.11 yaşında, yatılı İlköğretimin hazırlık sınıfını henüz girmiş bir kız çocuğudur.Oyun odasında sürekli yalnız oynaması,rehber öğretmenin dikkatini çekmiştir.Arkadaşları ,geçimsizliği nedeniyle birlikte oynamak istemediklerini söylemişlerdir. Rehber öğretmenin görüşme isteği üzerine ,A.,Bursa'da oturduklarını ,babasının olmadığını ,ailedeki dör çocuktan biri olduğunu ancak annesinin kendisini istemeden dünyaya getirdiğini söylemiştir.A., bir keresinde annesinin bir komşusuna :"Keşke son iki çocuğu doğurmasaydım,"dediğini duyduğunu,birinin annesiyle evlenmek istediğini,evlendiği taktirde annesinin kendisini iyice unutacağından endişe ettiğini sözlerine eklemiştir.A. her gece altını ıslatan ve arkadaşlarına karşı bunun ezikliğini duyan bir çocuktur.Annesinin ev değiştirmiş olmasına karşın,A.'ya mektup yazmaması,onu iyice gerginleştirmiş,alt ıslatmanın yanı sıra,çalma gibi davranış bozuklukları da göstermeye başlamıştır,Rehber öğretmenle iyi bir diyalog kuran A. Bir resimde A.,Kocaman çiçeklerin üzerinde oturan ve ağlayan bir melek resmi çizmiş,bunu da "çiçekler koparılıyor diye ağlıyor,güzel şeyleri yok etmek çok kötü"şeklinde yorumlanmıştır.Aileye yapılan görüşmeler ve A.'ya uygulanan çeşitli psikopedagojik yöntemler sonucu vermiş ve alt ıslatma giderek azalmıştır.Çocuğun idrar ve dışkı kontrolünü öğrenmesi genellikle 4 yaşında gerçekleşir.Aslında bu kontrol mekanizması doğal olarak hiçbir eğitim ve öğretim gerektirmez, kendiliğinden öğrenilir.Bu işlevsel gelişme daha sora fiziksel,çevresel ve yapısal değişiklikler etkilenir ve bozulur.Anne ve babalar,küçük yaştan itibaren çocuklarının tuvalet gereksinmelerini kendilerinin çözümlemelerinin beklerler.Oysa bu faaliyet yeterli düzeyde kas kontrolü gerektirdiğinde 2-3yaşından önce gerçekleşmez.Anne ve babanın bu işlem çocuktan çok sert bir biçimde istemesi,çocukta korku,hiddet ve endişe uyandırır.Uzmanlar,erken yaşta ve sert bir yaklaşımla tuvalet eğitimi vermenin zararlı olduğu konusunda birleşmektedir.Bu tutum ,çocukların duygusal dengesini bozduğu gibi ,yeterli olgunluğa ulaşmadan yapılan tuvalet eğitiminin de yok denecek kadar az yararı vardır.Tuvalet eğitimi konusunda iki çift aynı yumurta ikizleri üzerinde yapılan bir araştırma da bu görüşü doğurmaktadır.Araştırmada her çiftten biri çok erken yaşta temizliğe alıştırılmaya çalışılmış,fakat uzun süre ilerleme kaydedilmemiştir.Bu konuda gelişim bedensel olgunluk paralelinde artmıştır.Tuvalete gitmeye daha sonra alıştırılan ikizlerin diğer eşleri tuvalet temizliğine daha çabuk öğrenmiştir.
*Dışkı Kaçırma:Organik bir neden söz konusu olmaksızın,çocuğun 3-4 yaşından itibaren dışkısını kontrol edemeyerek altını kirletmesine "enkopresis" denir Enuresise oranla daha az rastlanan bu bozukluk genellikle uygun olmayan tuvalet eğitimi,aile içi çatışmalar,annenin aşırı titizliği gibi nedenlerden kaynaklanabilir.9 yaşlarında bir kız çocuğu,yağmurlu havalarda okula gitmek istemez,yollar çamurlu olduğu zaman da sokağa çıkmaktan kaçınır.Bu saplantının nedeni araştırıldığında,küçük yaştan annenin kazandırdığı bir kokudan kaynaklandığı görülür.2 yaşındayken çocuk,büyük abdestini yere yapar,annesi de büyük bir öfkeyle çocuğun yüzünü kirli yere bastırır.Daha sonra çocuk ,kurala uyar tabii,tuvalet gereksinimini tek başına ve istenen biçimde yapan bir kişi olur,ama bu duygusal yara onda söz konusu saplantıya dönüşmüştür.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Alt ıslatma sorunu karşısında özelikle ilk çocukluk döneminde tedaviden kaçınılmalıdır.Okul çağındaki çocukların hala alt ıslatmaları durumunda,anne babalar,çocuğun organik rahatsızlığı ya da duygusal sorunu olduğundan endişe ederek geride sadece anne-baba-çocuk arasındaki ilişkiyi bozmakla kalmaz,çocuğun arkadaş ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler .Bu nedenle genellikle enuretik çocukların arkadaşlarına oranla daha çok duygusal sorunları vardır.Alt ıslatma sorunu zamanla idrar kesesindeki olgunluğun gerçekleşmesi,tuvalet kontrolünün artması (sfenkterlerin kontrol edilebilmesi 9 ya da ruhsal zorlamanın ortadan kalkması sonucu kendiliğinden kaybolur. Alt ıslatmanın ilkokul yılarında hala süregelmesi halinde,önce sorunun kaynağını saptamak amacıyla bu durum yol açabilecek çeşitli etkenler araştırılmalı,varsa ortadan kaldırmak üzere yerine göre organik yada psikolojik tedavi yoluna gidilmelidir.Bu amaçla enuresisin tedavisinde organik nedenlerin araştırılması,uyku ağırlığının giderilmesi,ruhsal çatışmaların önlenmesi gerekir.Enuresis tedavisi doğrudan ve dolaylı olarak ikiye ayrılabilir.Doğrudan tedavi çocuğu,dolaylı tedavi ise ana babaya yönelik olarak uygulanır.Örneğin,annenin pisko-pedagojik açıdan eğitilmesi ve yönlendirilmesinden sonra çocuktaki alt ıslatma durumunun ortadan kalkığı görülebilir.Doğrudan tedavi organik rahatsızlıklarda uygulanır ve temeldeki soruna göre yönlendirilir.Fonksiyonel ve psikolojik enuresisin tedavisinde (mesane eğitimi) diyebileceğimiz bir uygulama başlatılır ve ana baba tarafından kontrol edilecek şekilde,çocuk belirli saatlerde idrar yapmaya alıştırılır.Böyle bir şartlı refleks (mesane dolduğunda idrar yapılır) şeklinde)oluşturulur.Ruhsal kökenli enuresiste çocuğun yatağa yatarken su içmesini engellemek,varolan karmaşa ve sıkıntıları arttırarak yarar yerine zarar verebilir.Çocuğun sık sık uyandırılması ise aileyi rahatsız etmesine karşın,çocuğun geceleri yatağını ıslatmasını önleyebilir.Fakat,bu yüzeysel bir önlemdir,önemli olan,temeldeki asıl nedeni ortadan kaldırmaktır
Bu tedavi yöntemlerinin yanı sıra,son yıllarda alt ıslatma sorunu için özel yapılmış yataklardan da yararlanmaktadır.Bu tür yataklarda uykuda alt ıslatma durumunda,elektrikli sistem alarma geçmekte ve çocuk uyandırmaktadır.Zamanla uyanmaya koşullandırılan çocuk,tuvalet yapma gereksinimini duymaya başlar. Bu durumda çocuğa uyandıktan sonra tuvalete gitme alışkanlığını da kazandırılması gerekir.Bu basit sistem, enuretik çocukların ortalama % 75-80'inin tuvalet kontrolü yapabilmesini sağlamaktadır
» Bilgisayar Oyunların Olumsuz Etkileri
Kategori : Çocuk ve Okul Başarısı

İletişim : esref@esrefbolukcu.com

Hakkında : Psikolojik Danışman Eşref Bolukçu

Bu yazımda son zamanlarda velilerin en çok şikâyet konusu yaptıkları ve çözüm için bizlere başvurdukları bir konu ele alacağım: Bilgisayar oyunları, zararları ve çözüm yolları…

Günümüzde bazı evlerde bilgisayar oyunları gerçekten çocukları tehdit edecek duruma gelmiştir: Çocuklar derslerini çalışmamakta, evdeki diğer bireylerle iletişim kurmamakta, bazıları internet kafelere gitmek için okuldan kaçmakta, bazıları kafelerden geç eve gelmektedir. Bazı çocuklar sosyal hayattan kopma noktasına gelmiştir…

Bazı aileler okullarda rehberlik ve psikolojik danışma merkezlerine başvururken bazıları ise psikolog ve psikiyatristlere gitmektedir.

Bilgisayar Oyunlarının Etkileri:
Hiperaktivite davranışlar: Saatlerce bilgisayar başında hareketsiz kalan çocuklar enerjilerini boşaltamamaktadırlar. Enerjilerini boşaltamamaları ve oyunlardaki bir takım öğeler çocukların daha çok saldırgan ve hırçın olmasına sebep olmaktadır.

Şiddeti Normal Görme: Oyunlardaki şiddet, çocuğun gerçek yaşamda da bunu normal görmesine sebep olmaktadır. Son zamanlarda çocuk suçlu sayısının artmasında bu oyunların etkisi dikkate alınmalıdır.

Epilepsi Nöbetleri: Ekranda yayılan radyasyon, epilepsi (sara) nöbetlerine sebep olabilir. Bilgisayarın bu zararı çok da dikkate alınmamaktadır.


Çözüm Yolları:
En önemli çözüm, “ilgi”dir. Yeterince ilgilenilmeyen çocuklar daha çok bilgisayar başındadır…

Anne babalar, “aile birliği”ne önem vermelidir. Eşler, çocuklarına ve birbirine zaman ayırmalıdır. Eğer aile üyeleri saatlerce televizyona, dizilere dalmakta veya tüm zamanını gece ziyaretlerine ayırıyorsa çok büyük bir sorun var demektir.

Televizyonun başından ayrılmayan ebeveynler, çocuklarına ders çalışma alışkanlığı kazandıramazlar. Ne kadar çalışılması gerektiğini anlatırlarsa anlatsınlar, anlattıkları adeta masal gibi gelecektir çocuklar için. Önce anne baba televizyon ve bilgisayarın başından ayrılmalı ve örnek olmalıdır.

Anne babalar emir-komut vermemeli; çocuklarını dinlemeli, onlara sevgisini söz ve davranışla göstermeli, kaygılarını, korkularını, sorunlarını dinlemeli, birlikte çözüm bulmalıdır.

Çocukların grup olarak yapacakları spor oyunları çözüm olabilir. Böylece hem çocuk sosyalleşecek ve yeni arkadaşlar edinecek hem de zamanını bilgisayar ve televizyona ayırmayacaktır.

Sorun aslında tahmin edilenden daha büyük. “İnternet bağımlılığı” adıyla yeni bir hastalık literatüre girmiştir. Sırf bu bağımlılıktan boşanan eşler, parçalanan aileler var.

Lütfen çok geç olmadan çocuklarınıza gerekli ilgiyi gösterin.

Bu konuda okul rehberlik ve psikolojik danışma merkezi ile işbirliği içine girmenizi bekliyoruz...

Hiç yorum yok: