25 Aralık 2010 Cumartesi

ÜNLÜ TÜRK DENİZCİLERİ NİN HAYATLARI VE DENİZCİLİĞE KAZANDIRDIKLARI VE YAZDIKLARI ESERLER YAŞAM HİKAYELERİ

ÜNLÜ TÜRK DENİZCİLERİ NİN HAYATLARI VE DENİZCİLİĞE KAZANDIRDIKLARI VE YAZDIKLARI ESERLER YAŞAM HİKAYELERİ


ÇAKA BEY

Türkleri denizlerle kaynaştıran ilk öncü, Çaka Bey olmuştur. Çaka Bey, 1078 yılında Bizans’a esir düşmüş ve İstanbul’a gönderilmiştir. Çaka Bey, İstanbul’daki esaret döneminde deniz ve denizciliğe karşı tutku derecesinde bir ilgi duymaya başlamıştır.

Bizans İmparatoru’nun 1081 yılında değişimi sebebiyle İstanbul’daki karışıklıklardan yararlanarak kaçmayı başaran Çaka Bey, Beyliğinin askerleri ile yeniden bir araya gelerek; İzmir’i, ele geçirmiş ve müstakil bir Türk Beyi olarak sınırlarını genişletmeye başlatmıştır. Çaka Bey, İzmir’de o döneme göre modern sayılabilecek bir tersane yaptırmıştır. 

Bu aşamadan sonra gemi inşa faaliyetlerine geçilmiş; kürekli ve yelkenli gemilerden oluşan 50 parçalık ilk Türk Donanması 1081 yılında inşa edilmiştir. Emir Çaka Bey, 1081 yılında 50 parçadan oluşan ilk Türk Donanması ile Ege’nin sıcak sularına yelken açarak, Urla, Çeşme ve Foça’yı ele geçirmiştir. 1081 yılı Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edilmiştir. İlk Türk Donanması 1089 yılında Midilli, 1090 yılında ise Sakız Adası’nı fethederek denizlerin dünyasına hızlı bir giriş yapmıştır. 

Çaka Bey komutasındaki, ilk Türk Donanması 19 Mayıs 1090 tarihinde Karaburun ile Sakız Adası arasında kalan Koyun Adaları civarında Bizans Donanması ile karşılaşmıştır. Tarihte “Koyun Adaları Muharebesi” olarak geçen bu ilk deniz savaşında Bizans Donanması ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Çaka Beyin 1095 yılında ölümü, yükselen bir değer olan Türk Denizciliğinin gelişim hızına büyük bir darbe indirmiştir.

UMUR BEY 

Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğol baskısına dayanamayarak, 1308 yılında parçalanmasından sonra özellikle Batı Anadolu’da bir takım Uç Beylikleri kurulmuştur.

Bu Uç Beylikleri, (Karesioğulları, Saruhanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Candaroğulları) Türk Deniz Tarihi’nin hızını kaybeden gelişim sürecine yeni bir ivme, yeni bir heyecan kazandırmışlardır.

Aydın civarında 1308 yılında kurulan Aydınoğulları Beyliği, özellikle Umur Bey döneminde denizcilikte büyük atılım yapmıştır. 1095 yılında Çaka Beyin ölümüyle yaklaşık iki buçuk asır süren Türk denizciliğinin sessizliği, Umur Beyle sona ermiştir. Babası Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1334 yılında ölümü üzerine Beyliğin başına geçen Umur Bey, 1334-1348 yılları arasında Ege’de, Bizanslılar ve Cenevizlilere karşı büyük başarılar kazanmış; Rodos’tan Çanakkale Boğazı’na kadar, Mora ve Rumeli kıyıları da dahil olmak üzere denizlerde kesin bir kontrol sağlamıştır. Haçlı Ordusuna karşı son derece atak ve taktik baskın şeklinde manevralar yapan Umur Bey, 1348 yılında çetin deniz muharebelerinin birisinde şehit olmuştur.

KARAMÜRSEL BEY

Karamürsel’in 1323 yılında fethi ile Marmara Denizi’ne ulaşan Osmanlı Beyliği, 1324 yılında Batı komşusu Karesi Beyliği’nden yardım maksadıyla Mürsel Bey komutasında gönderilen 24 gemiden oluşan kuvvet sayesinde denizlerle tanışmış ve güçlü bir Deniz Kuvvetine gidecek uzun yoldaki ilk kararlı adımlarını atmıştır.

Mürsel Bey; denizcilik bilgisi, kahramanlığı ve denizlerdeki çatışmalarda göstermiş olduğu üstün başarıları nedeni ile Osmanlı Beyliği içerisinde haklı bir şöhrete sahip olmuş; kendisine, cesaret ve atılganlığı nedeniyle, “Kara” unvanı verilmiştir. 

Osmanlı Beyliği, Doğu Marmara’da kesin bir hakimiyet sağlayınca, deniz gücünün kurumsallaşması için çalışmalar başlatılmıştır. Karamürsel’de 1327 yılında ilk Osmanlı Tersanesi kurulmuş; burada ilk Osmanlı savaş gemisi inşa edilmiştir. Donanma hiyerarşik bir sistemle teşkilatlandırılarak, Donanma Komutanı’na, “Derya Beyi” unvanı verilmiştir. Kara Mürsel Bey, Osmanlı Devleti’ndeki ilk “Derya Beyi” olarak Türk Deniz Tarihi’nin öncüleri arasında yerini almış, ölümünden sonra isminin verildiği şimdiki Karamürsel İlçesinde ebedi istirahatine çekilmiştir.

PİRİ REİS

Piri Reis eşsiz bir kartograf ve deniz bilimleri üstadı olmasının yanı sıra, Osmanlı deniz tarihinde büyük iz bırakmış bir denizcidir.

Piri Reis, Türk denizciliğine bir çok değerli deniz bilimcisi ve amiraller armağan eden ve o dönemlerde, “Denizciler Yatağı” olarak adlandırılan Gelibolu’da doğmuştur. Amcası ünlü Türk Amirali Kemal Reis sayesinde daha küçük sayılabilecek bir yaşta Sefer Katibi olarak Osmanlı Donanmasına katılan Piri Reisin doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, 1465-1470 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Piri Reis, uzun yıllar Akdeniz’de dolaşmış; tüm limanları ve kıyıları dikkatle gözlemlemiş ve tüm faaliyetlerini kayıt altına almıştır. 

Piri Reis, 1499-1502 yılları arasında çeşitli savaşlarda Gemi Komutanı olarak Venediklilerle savaşmıştır. Amcası Kemal Reis 1511 yılında şehit düşünce Gelibolu’ya geri dönen Piri Reis burada notik çalışmalarına başlamıştır. Ünlü Birinci Dünya Haritasını 1513 yılında çizmiş ve 1517 yılında Mısır Seferi esnasında Yavuz Sultan Selim’e sunmuştur. İlk eserinden 8 yıl sonra döneminin en saygın “Kılavuz Kitabı” olarak kabul edilen Kitab-ı Bahriyeyi yazmış; 1525 yılında bu kitaba son şeklini vermiş ve 1526 yılında Kanuni Sultan Süleyman’a sunmuştur.

Piri Reis, Kitab-ı Bahriye adı ile bilinen “Bahriye” eserinde o zamanlar Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunan şehir ve ülkeleri tarif ederek, resim ve haritalarını yapmış; aynı zamanda denizcilik ve gemicilik için de önemli bilgiler vermiştir.

Piri Reisin “Bahriye” adlı eşsiz eserinin yanı sıra 1513 ve 1528 yıllarında yapmış olduğu iki dünya haritası mevcuttur.Sonraki yıllarda, Güney sularında Devlet için çalışan Piri Reis, bu dönemde, Hint Kaptanlığı, Umman Denizi, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi'ndeki deniz görevlerinde yaşlanmıştır.

Piri Reis'in Osmanlı Donanmasında yaptığı son görev, acı olaylarla biten Mısır Kaptanlığı'dır. 1552'de çıktığı İkinci Seferin son durağı Basra'da, tamire ve dinlenmeye muhtaç donanmayı bırakıp ganimet yüklü üç gemi ile Mısır'a döndüğü için, burada hapsedilmiştir. Donanmayı Basra'da bırakması, Basra Valisi Kubat Paşa'ya ganimetten istediği haracı vermemesi ve Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa'nın politik hırsı yüzünden; 1554'te hizmette kusurla suçlanmış ve idam edilmiştir.

Ne var ki o, yarattığı evrensel boyuttaki eserleri olan, iki dünya haritası ve çağdaş denizciliğin ilk önemli yapıtlarından birisi sayılan Kitab-ı Bahriye ile günümüzde de halen yaşamaktadır.

TURGUT REİS

Turgut Reis, 1485 yılında, Muğla/Menteşe’nin Saravuloz köyünde dünyaya gelmiştir. Korsan gemilerinde tayfa olarak çalışmış, 1538 Preveze Deniz Savaşı’nda Barbaros Hayrettin Paşanın emrinde bulunmuş ve zaferin kazanılmasında büyük hizmetleri olmuştur. 1540’ta Cenovalılara esir düşmüş ve üç yıl bir gemide forsa olarak kalmıştır. Barbaros Hayrettin Paşa tarafından kurtarılınca kendisine bir donanma oluşturulmuştur. Cerbe Adası’nda üslenmiş ve Kandiye’yi fethetmiştir. Barbaros Hayrettin Paşanın 1546 yılında vefatından sonra Akdeniz’de onun yerini doldurmuş, Osmanlıların deniz egemenliğinin sürmesini sağlamıştır. 

1550 yılında Osmanlı Devlet hizmetine giren Turgut Reis, Batı Akdeniz’deki faaliyetleri ile Avrupa’nın korkulu rüyası haline gelmiştir. Trablusgarp, 15 Ağustos 1551’de Turgut Reis tarafından zapt edilmiş ve bu fetihten sonra “Trablusgarp Fatihi” olarak anılmıştır. 

Kanuni Sultan Süleyman, Turgut Reis’e Trablusgarp Beylerbeyliğini vermiştir. Turgut Reis, Kaptanı Derya Piyale Paşa ile deniz seferlerine katılmış, 1560 yılında Cerbe Deniz Zaferinin kazanılmasında en büyük pay sahiplerinden biri olmuştur. Turgut Reis, 23 Haziran 1565 tarihinde ileri yaşına rağmen katıldığı Malta Kuşatması’nda şehit olmuştur. 

KEMAL REİS

Ünlü deniz bilimcisi Piri Reisin amcası olan Kemal Reisin, 1440 yılında Gelibolu’da doğduğu sanılmaktadır, fakat bazı Osmanlı kaynakları da Karamanlı bir Türk ailesinden geldiğini yazmaktadır. Gençliğinde korsanlık yapmış, daha sonra Gelibolu'da Osmanlı Donanmasına deniz piyadesi (azap askeri) olarak girmiş ve azap reisi olmuştur. Azap reisi olmasından bir süre sonra, yaklaşık 1473 yılı dolaylarında, kendisine ait gemisi ile (kalitesiyle) denizlere açılıp akıncı leventlik yapmaya başlamıştır.

1481 yılında yeğeni Piri Reisi yanına alıp, yeni seferlere başlamak üzere denizlere açıldığında, artık adı Akdeniz’in en tanınmış reisleri arasında anılmaya başlanmıştır. 

Kemal Reis kahramanlığı, cesareti ve denizcilik bilgisiyle Akdeniz’in en tanınmış reisleri arasında yer alınca, 1487 yılında Sultan II.Beyazıt (1481-1512) tarafından devlet hizmetine alınmıştır. Kemal Reisin devlet hizmetine alması ile Türk denizcilik tarihinde “Büyük Türk Donanma Kaptanları” çağı açılmıştır.

Kemal Reis, Osmanlı devlet hizmetine girdikten sonra Osmanlı denizciliğinde ve özellikle gemi inşa faaliyetlerinde büyük bir değişim söz konusu olmuştur. O döneme göre çok büyük sayılabilecek Venedik gemileri tarzında “Göke” adı verilen yelkenli ve kürekli üç güverteli iki büyük gemi 1495 yılında inşa edilmiştir. Bu gemilerden birisine Kemal Reis, diğerine Burak Reis komuta etmiştir. 

Kemal Reis’in Osmanlı Donanması hizmetine alınması ve donanmanın yeni baştan teşkilatlandırılması, Osmanlı Donanmasını Venedik ile mücadele yapabilecek bir seviyeye getirmiştir. 1499’da başlayan savaşlarda Modon, Koron, Navarin, İnebahtı gibi müstahkem mevkilerin alınmasında Kemal Reisin büyük hizmetleri görülmüş, ayrıca Venedik Donanması ile işbirliği yapan Fransız gemileri de hezimete uğratılmıştır.

Ünlü Türk denizcisi Kemal Reis, 1511 yılında Ege Denizi’nde karşılaştığı bir fırtınada gemisinin batması sonucu vefat etmiştir. Kemal Reis'in ölümü, bütün Akdeniz'de üzüntüyle karşılanmıştır. Denizciliğinin yanı sıra Osmanlı Donanmasına getirdiği en önemli yenilik uzun menzilli topları ilk defa kullanmış olmasıdır.

BURAK REİS

1488'de Mısır seferinde Kadırga Reisi olarak görev alan Burak Reis'in doğum yeri ve hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Burak Reis, Sultan II. Bayezid’in daveti üzerine Kemal Reis ile birlikte Batı Akdeniz’den gelerek, Osmanlı devlet hizmetine giren ünlü denizcilerimizdendir. Burak Reis 12 Ağustos 1499’da Ege Denizi’nde Venedik donanmasına karşı büyük bir savaş vermiş,1000 mürettebatlı iki büyük düşman gemisi arasına sıkışan gemisini tutuşturmak suretiyle kendi gemisiyle beraber Venedik gemilerini de yakmıştır. Bu arada kendisi de şehit düşmüştür. 

Türk denizcilik tarihinde, sularında bu muharebelerin cereyan ettiği Brodano Adası’na kahraman Reis’e izafeten “Burak Adası” ismi verilmiştir.

KAPTAN-I DERYA BARBAROS (HIZIR) HAYRETTİN PAŞA

Barbaros Hayrettin Paşa, Osmanlı Devletinin en ünlü Kaptan-ı Deryası olup, XVI. yüzyılda Akdeniz’i Türk egemenliğine hediye etmiştir. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır için de kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.

Midilli doğumlu Hızır Hayrettin Barbaros, ağabeyi Oruç ile Kuzey Afrika kıyılarında korsanlık yaparken ünü Akdeniz’e yayılmıştır. Barbaros kardeşler 1515’de Cezayir’i ele geçirerek, Cezayir Krallığını kurmuşlardır. Cezayir Kralı olarak devletin başına geçen Oruç Barbaros (Oruç Reis), 1518’te bir savaşta İspanyollar tarafından şehit edilmiştir. 

Ağabeyi Oruç Reisin ölümü üzerine Cezayir Kralı olan Barbaros Hayrettin, İspanyollar ile savaşmaya devam etmiştir. Kazandığı başarılar üzerine şöhreti artan Barbaros Hayrettin, 1533’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından devlet hizmetine çağrılmış ve Osmanlı Donanması Kaptan-ı Deryalığı’na atanmıştır. 

Türk denizciliğine altın çağını yaşatan Barbaros Hayrettin Paşa, 1534 yılında fiilen başladığı yeni görevinde on iki yıl süre ile çok büyük ve önemli seferler yapmış, birçok zafer kazanmıştır. Bunlar Tunus, Mayorka, Pulya, Korfu, Venedik Seferleri, Adalar Denizi ve Akdeniz Seferleri ve özellikle 27 Eylül 1538 tarihinde Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması’na karşı kazandığı Preveze Deniz Zaferi ile Fransa Kralını himaye için yaptığı Nice Seferidir. 

Ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa 1546 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Türbesi İstanbul Beşiktaş’tadır. 

KAPTAN-I DERYA KILIÇ ALI PAŞA

Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yetiştirilen denizcilerden olan Uluç Ali Reis, Turgut Reisin yanında 1560 yılında Cerbe Deniz Savaşında yer almış ve zaferin kazanılmasında önemli faaliyette bulunmuştur. 1565 yılında Turgut Reis ile Malta Kuşatmasında yer almıştır. 

Turgut Reisin 1565 yılındaki vefatından sonra Trablusgarp Beylerbeyliğine atanan Uluç Ali Reis, 1568 yılında Cezayir Beylerbeyliğine getirilerek, bu görevde 1571 yılına kadar kalmıştır. 

1571 yılında İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı Donanmasının üçte ikilik bir kısmı, Donanmanın sağ kanat komutanı ve Cezayir Beylerbeyi Uluç Ali Reisin kullandığı gemiler hariç, Haçlı Donanması tarafından yok edilmiştir. 

Bu savaşta göstermiş olduğu cesaret ve feragatın karşılığı olarak Sultan II. Selim: Uluç Ali Reise, 28 Ekim 1571 tarihinde “Kılıç Ali Paşa” adını vererek, Osmanlı Donanmasına Kaptan-ı Derya olarak atamıştır. 

Osmanlı Donanmasının üçte ikilik kısmının İnebahtı (Lepanto)’da yok olmasından sonra, Kılıç Ali Paşanın gayreti ile beş ay gibi kısa bir sürede İstanbul ve Gelibolu tersaneleri başta olmak üzere bütün Osmanlı tersanelerinde olağanüstü gayret gösterilerek en az eskisi kadar güçlü bir donanma inşa edilmiştir. Kılıç Ali Paşanın komutasındaki yeni donanmanın yaptığı bir sefer ile 1574 yılında Tunus yeniden Osmanlıların eline geçmiştir. 

Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşanın vefatı olan 1587 yılına kadar geçen on beş yıllık sürede Osmanlı Donanması, dünyanın en güçlü donanması olarak varlığını korumuştur.

SALİH REİS

Barbaros Hayrettin Paşanın yetiştirmiş olduğu ünlü reislerden birisi de Salih Reis'tir. Salih Reis muhtemelen 1486 yılında doğmuş olup, küçük yaşta denizciliğe olan istidadından dolayı denizlere açılarak akınlar yapmaya başlamıştır. Bir çok başarılar elde ederek Barbaros Hayrettin Paşanın hizmetine girmiştir. 

Barbaros Hayrettin Paşanın, Osmanlı Devlet hizmetine girerken getirmiş olduğu on sekiz reisten birisi de Salih Reistir. Salih Reis, Preveze Deniz Savaş’ında Barbaros Hayrettin Paşanın gemilerinin sağ kanadına komuta etmiş ve savaşın kazanılmasında büyük gayretler sarf etmiştir. 

Barbaros Hayrettin Paşa, 1543’te Fransa Seferinde iken, Salih ve Hasan Reisleri İspanya ve Katonya Sahillerine akın yapmak için göndermiş ve buralardan birçok ganimet elde etmişlerdir. 
Barbaros Hayrettin Paşanın 1546’daki vefatından sonra Salih Reis, 1551 yılında Cezayir Beylerbeyliğine atanmıştır. 1553 yılında Fas’ı Osmanlı Devleti’ne bağlamış, bu büyük başarıdan sonra Cezayir’e geri dönmüştür. Salih Reis 1556 yılında vefat etmiştir. 

KAPTAN-I DERYA CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA

Ünlü Osmanlı denizcisi ve devlet adamı Cezayirli Gazi Hasan Paşa, çok küçük yaşta İran sınırında esir edilerek Tekirdağlı bir tüccar tarafından satın alınıp, kendi çocukları ile birlikte Tekirdağ’da büyütülmüştür. 

17-18 yaşlarına geldiğinde efendisi tarafından azat edilince Cezayir’e gelmiş ve Cezayir Garp Ocağında yıllarca çalışmıştır. 

1770 Çeşme Deniz Muharebesinde bindiği gemi ateş almış, Hasan Bey, yanan gemiyi Rus amiral gemisine yanaştırarak her iki geminin birden yanmasını temin etmiş ve bu esnada yaralı olarak denize atlamış ve yüzerek denize çıkmıştır. Çeşme Muharebesinden sonra Rusların eline geçen Limni Adası’nı Ruslardan kurtarmıştır. Bu başarılarından dolayı kendisine, Sultan III. Mustafa tarafından 28 Ekim 1770 tarihinde Kaptan Paşalık ve Gazilik unvanları verilmiştir.

III.Mustafa ve I.Abdülhamit dönemlerinin Kaptan-ı Deryası olan Cezayirli Gazi Hasan Paşa, her yönüyle çökmüş bir Bahriyenin, olmayan bir Donanmanın başına Kaptan-ı Derya olarak getirilmiştir. 

Cezayirli Gazi Hasan Paşa; denizcilikten, deniz savaşı tekniğinden yoksun kalmış Bahriyeyi bir reform ile düzene sokmak, Bahriye ve fen devrini açmak, Tersaneyi canlandırmak Osmanlı Devletine yeniden bir Donanma kazandırmak üzere çalışmaya başlamış ve 100 Kalyonun yapımını Sultan III. Mustafa’ya onaylatmıştır. 

Cezayirli Gazi Hasan Paşa, yalnız deniz ve kara harplerinde yararlılık ve kahramanlık göstermekle kalmamış, idare ve teşkilat içinde büyük bir kudret sahibi olduğunu göstermiştir. 
Bahriyeye fen devrini açmak üzere Cezayirli Gazi Hasan Paşanın Kasım 1773’de Kasımpaşa’da açmış olduğu, bugünkü Deniz Harp Okulu’nun çekirdeğini teşkil eden “Mühendishane-i Bahri-i Hümayun”, onun yaptığı büyük hizmetler arasındadır. 

Cezayirli Gazi Hasan Paşa, 1783 yılında kendi imkanları ile Kasımpaşa’da Kalyoncu Kışlasını inşa ettirerek, bu mürettebatın inzibat ve düzen içinde yaşamasını sağlamıştır ki, bu bina halen Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Karargah binası olarak hizmet vermektedir. 

Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Sultan III.Selim tarafından Sadrazamlığa atandığı tarihten kısa bir sonra 1790 yılında vefat etmiştir. 

PİYALE PAŞA

Piyale Paşa, 14 yıl Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kaptan-ı Deryalık yapmış ve önemli zaferler kazanmış bir denizcimizdir. Piyale Paşa, Hırvat veya Macar devşirmelerindendir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında henüz çocukken Saraya alınmış, Enderun’un tahsil ve terbiyesi ile yetişmiştir. 

Uzun bir eğitim döneminden sonra 1547’de Enderundan Kapıcıbaşılık unvanı ile çıkmış olan Piyale Paşa, 1554 yılında Sinan Paşanın vefatı üzerine Gelibolu Sancak Beyliği ile Kaptan Paşalığa getirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın şan ve zaferler ile dolu geçmekte olan döneminde, Piyale Paşa’ya da büyük sorumluluklar düşmüş, kendisinden Akdeniz’deki Türk hakimiyetinin devamı istenmiştir.

1553 baharında Piyale Paşa, Turgut Reis ile beraber, 60 parçalık bir donanma ile Akdeniz’e çıkmıştır. Bu seferde İtalya, İspanya yalılarında bazı kaleler zapt ve bazıları muhasara edilmiştir. 

Tunus hududu içinde bulunan Bizerta limanı ve kalesi 1555’de Piyale Paşa tarafından zapt olunarak, Türk hakimiyetine katılmıştır. 

1556 yılında 150 parçalık büyük donanma ile Akdeniz’e açılan Piyale Paşa, İspanyolların elinde bulunan Mayorka Adasını ele geçirmiş ve İstanbul’a büyük ganimetler ile dönmüştür. 

Piyale Paşa, 14 Mayıs 1560 tarihinde Haçlı Donanmasına karşı Cerbe Deniz Zaferini kazanarak, Akdeniz’de Türk hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Piyale Paşa, bu başarısından dolayı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Cezayir Beylerbeyliğine yükseltilmiştir. 

Piyale Paşa, Cerbe Deniz Zaferinden sonra 1565 Malta kuşatmasında Turgut Reis ile beraber bulunmuş ve bu seferin ertesi yılında, Sakız Adasını ele geçirmiştir. Bu dönemde Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatı yerine yerine geçen II.Selim, Piyale Paşaya Kubbe Vezirliğini vermiş, Yeniçeri ağası Müezzinzade Ali Paşayı Kaptan Paşalığa getirmiştir. Müezzinzade Ali Paşa, 1571’de İnebahtı’da yenilgiye uğramış, ve 14 yılık Kaptan Paşalığı esnasında daima zaferler kazanmış olan Piyale Paşa, hayatında böyle acı bir mağlubiyetin şahidi olmuştur.

Piyale Paşanın Kasımpaşa’da Büyük Piyale Paşa Camisi, mescidi, medrese ve tekkesi bulunmaktadır. Piyale Paşa, bu caminin yanındaki türbede; oğulları ve kızları ile beraber yatmaktadır. 

ORUÇ REİS

Midilli Adası’nda yaşayan Ebu Yusuf Nurullah Yakup ağanın dört oğlundan biridir. Hızır ve İlyas Reislerin ağabeyidir. Yunanca, Arapça, İtalyanca, İspanyolca ve Fransızca’yı öğrenmiştir. Kardeşi İlyas Reis ile birlikte deniz ticareti yaparak hayata atılmıştır. Böyle bir sefer sırasında Rodos Şövalyalerine esir olmuş, Hızır Reisin yardımı ile esirlikten kurtulunca Memluk Sultanı Kansu Gavri’nin hizmetine girmiştir. 

Mısır İnce Donanmasının başına getirilmiş, bu donanma ile birlikte İskenderun Körfezinde bulunduğu sırada Rodosluların saldırısına uğramıştır. Yavuz Sultan Selim’in ağabeyi Korkut’tun verdiği 18 oturaklı bir gemiyle korsanlığa başlamıştır. Bu gemi de Rodoslular tarafından ele geçirilmiştir. Daha sonra 22 oturaklı bir gemi ile Oruç Reis, İtalya kıyılarını yağmalamıştır. 1512 yılında Yavuz Sultan Selim padişah olunca Anadolu kıyılarını bırakarak İskenderiye’ye gitmiştir. Buradan sonra Cerbe Adası’nı kendisine merkez yapmıştır. Kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa) burada kendisine katılmıştır. Burada yaptığı seferler ile İspanyol ve İtalyan gemilerini ele geçirmiş, 1513 yılında Barbaros kardeşler ismi bütün Akdeniz’e yayılmıştır. 

İspanyol gemileri ile yaptığı bir çarpışma sırasında kaleden atılan toplarla kolundan yaralanmıştır. Bu yaralı kolu daha sonra kesilmiştir. Piri Reisin emrinde altı gemiyi İstanbul’a yollamıştır. Piri Reis, Yavuz Sultan Selim’e Oruç Reisin gönderdiği hediyeleri sunmuştur.Yavuz Sultan Selim de Oruç Reise elmas kabzalı iki kılıç, iki hilat ve iki gemi göndermiştir. 

1515 yılında Cezayir şehri halkı kendilerini İspanyollardan kurtarması için Oruç Reise başvurmuş, Oruç Reis de Cezayirlilerin bu çağrısını kabul etmiştir. Kısa zamanda şehre hakim olmuş, Cezayir’de yönetimi düzenlemek için kardeşiyle işbölümü yapmıştır. Cezayir’in Doğu kısmının yönetimini Hızır Reis, batı kısmındakini de Oruç Reis üstüne almıştır. 1518 yılı Barbaros kardeşler için felaket yılı olmuştur. İspanyol gemilerinin Cezayir’i Oruç Reisten geri almak üzere yapılan savaşta önce kardeşi İshak İspanyollar tarafından öldürülmüş, daha sonra ise Oruç Reis yine İspanyollar ile yapılan bir savaşta hayatını kaybetmiştir. 

MURAT REİS

Murat Reis denizciliğe Cezayir'de korsanlıkla başlamıştır. Turgut Reisin yanında yetişmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı Donanması hizmetine girmiştir. Piri Reis, Murat Ali Reis komutasında birçok savaşta bulunarak yararlıklar göstermiştir. 

1538 Yılında Haçlılara Karşı Yapılan Preveze Deniz Savaşına, Turgut Reis komutasındaki filoda Reis olarak katılmıştır. Savaşta gösterdiği başarı ününü arttırmıştır. Bu tarihten sonra Turgut Reisin yanından ayrılmamıştır. Onunla deniz savaşlarına katılmaya devam etmiştir. 

Daha sonra başarılarından dolayı Necit'te Katif Sancakbeyliğine atanmıştır. Bu esnada Osmanlılar Hint seferlerine başlamış, Basra’daki Donanmanın başına Hadım Süleyman Paşa atanmıştır. Portekiz baskısı altında ezilen Hintli Müslüman Tacirler, ilk etapta Osmanlılara yardım etmişlerdir.

Hadım Süleyman Paşadan sonra Süveyş Kaptanlığına Piri Reis getirilmiştir. Bu sırada Katif'te bulunan Murat Reis, Basra Körfezinin Lahsa kıyısında küçük bir liman şehri olan Katye Sancak Beyliğine tayin edilmiştir. 1552 yılında, Piri Reisin Portekizlilerle yaptığı savaşta yenilmesiyle Süveyş Kaptanlığının başına Murat Reis atanmıştır. 

Süveyş Kaptanı Murat Reise Basra’da bulunan donanmayı onartarak Kızıldeniz’e götürmesi emri verilmiştir. Murat Reis 26 parça gemiyi onartmış,1554 yılında, bunlardan sekizini harekat için Basra'da bırakarak, geri kalan 18 parça gemiyle Şattülarap'tan yola çıkmıştır.

Basra Körfezini geçerek Hürmüz Boğazından Aden Körfezine çıkmış, Umman Kıyısında seyretmeye başlamıştır. Burada 25 gemiden oluşan Portekiz Donanmasıyla karşılaşmıştır. Yapılan savaşta her iki taraf da kesin bir sonuç alamamıştır. Birkaç Portekiz gemisi batırılırken, Murat Reis iki gemisini kaybetmiştir. Savaştan ümidini kesen Portekizliler Hindistan'a doğru çekilmişlerdir.

Savaş gücü kırılan Murat Reis bunları takip edemediğinden hasara uğrayan gemilerle Kızıldeniz'i geçmenin güçlüğünü anlayarak Basra'ya geri dönmüştür. Osmanlı Hükümetince başarısızlık olarak değerlendirdiği bu olaydan sonra, Süveyş Kaptanlığı Murat Reisten alınarak Seydi Ali Reis'e verilmiştir. Murat Reis de Akdeniz'de başka bir göreve tayin edilmiştir.

Sultan II. Selim ve III. Murat zamanlarında bir çok deniz savaşlarına katılmıştır. Sultan I.Ahmed zamanında Mora Sancakbeyliğine getirilmiştir. 

Son olarak Kıbrıs'ın Baf Limanı önünde Maltalılarla savaşmıştır. "Kara Cehennem Cengi" adı verilen bu savaşta Murat Reis şehit düşmüş ve Rodos'a gömülmüştür.

MEZAMORTA HÜSEYİN PAŞA

On yedinci yüzyılın ikinci yarısında deniz muhârebelerindeki kahramanlıklarıyla ün salan Osmanlı Kaptân-ı Deryâsı Hüseyin Paşa, gençliğinde katıldığı Venediklilerle yapılan bir savaşta birçok yerinden çok ağır şekilde yaralanıp öldüğü sanılırken iyileşmesi üzerine, Venediklilerin "Yarı Ölü" anlamında kullandıkları "Mezzomorto" kelimesinden bozma “Mezamorta” (ya da Mezemorta, Mezamorto) kelimesiyle anılmaktadır.

Hüseyin Reis, denizciliğe çok genç yaşta leventlikle başladı. Cesur, gözünü budaktan esirgemeyen bir kimseydi. Akdeniz’de İspanyol, İtalyan ve Venediklilerle çetin deniz muhârebeleri yaptı. 1674 yılından itibâren, ünü bütün Akdeniz’i sardı. Cezâyir’in en önemli simâlarından biri oldu ve cesâret ve denizcilik bilgisi sâyesinde Cezâyir dayısı seçildi. (1683) Aynı yıl Fransızların büyük bir donanmayla Cezâyir’i kuşatmaları esnâsında büyük kahramanlıklar gösterip, düşman donanmasını ağır yenilgiye uğrattı.

Mezomorto Hüseyin Reis’in Cezâyir’i Fransız muhâsarasından kurtarması, Pâyitâht’ta büyük sevince sebep oldu. Sultan Dördüncü Mehmed Han, gönderdiği bir fermanla onu Cezâyir Beylerbeyliği'ne getirdiğini bildirdi.

1686 yılında Tunus’ta çıkan karışıklıkları önlemek için görevlendirilen Mezomorto Hüseyin Paşa, buraya İbrâhim Hoca idâresinde bir kuvvet gönderdi. Tunus’ta sükûneti sağlayan Hüseyin Paşa, 1688’de Mareşal d’Estrees emrindeki Fransız filosunun Cezâyir’i topa tutması üzerine emrindeki kuvvetlerle Fransız sâhillerini ve ticâret gemilerini vurarak karşılık verdi. Bunun üzerine Fransızlar, yeni Osmanlı Sultânı İkinci Süleymân Han'a mürâcaat ederek barış anlaşması yapmak zorunda kaldılar.

İkinci Süleymân Han, Mezomorto Hüseyin Paşayı gösterdiği başarılarından dolayı 1690’da Tuna Kaptanlığına tâyin etti. Bu yıllarda Venedik donanmasının Akdeniz’deki faâliyetleri artmıştı. 1690’da Osmanlı ordusunu karadan destekleyerek Vidin’in kurtarılmasında büyük rol oynadı ve Karadeniz Donanması Kaptanı oldu.

1691 yılında Mîrî Kalyonlar Kaptanlığı ile kendisine Rodos sancağı verildi. Bu sırada Venedik donanması 145 parça kalyon ve çektiriyle 8 Eylül 1694 günü Sakız Adasına hücûm etti. Fâtih devrinden beri barış ve huzur içinde idâre edilen kaledeki Hıristiyan halk, silâha sarılıp gizli ve açık ihânetlerle kale muhâfızı Hasan Paşa'yı zor durumda bıraktılar. Neticede Sakız Adası, Venediklilerin eline geçti. Sakız Adası'nın Venedikliler tarafından işgâl edilmesi, Sultan İkinci Ahmed Han'ı çok üzdü. Sadrâzam Ali Paşa'ya; “Sakız ahvâli, derûnumı (içimi) yaktı. Teshîri murâdımdır (zaptını dilerim). Îcâb edenlerle görüşüp ne yapmak lâzımsa bildir. Bu kış Sakız elde edilmezse, şöyle bilin ki bütün reisleri şiddetle cezâlandırırım” diye kati emir verdi. Dîvân-ı Hümâyûn toplantısında Kaptân-ı Deryâlığa Amcazâde Hüseyin Paşa getirildi. O da ilk iş olarak Mezomorto Hüseyin Paşayı çağırtıp kendisine yardımcı yaptı ve kalyonlar kaptanı olarak Deryâ Beylerbeyi (Oramirâl) tâyin etti.

Donanma-yı Hümâyûn, 1695 yılının ilk günlerinde, Dersaâdet’ten hareket etti.

Venedikliler Sakız Adasını işgal edince 7-8 Şubat 1695 tarihinde, 44 gemiden oluşan Türk Donanması Kalyonlar Kaptanı sıfatı ile eski Foça önündeki Orak Adasından kalkarak Venedik Donanmasının bulunduğu Koyun Adaları'na gitti. Burada 60'tan fazla gemiden oluşan Venedik Donanmasını bozguna uğratıp bir çok gemilerini batırarak 9 Şubat 1695'te büyük bir zafer kazandı. Bu büyük zaferin sonunda Sakız Adası tekrar Osmanlıların eline geçti. Yeni Osmanlı Sultanı İkinci Mustafa Han, Sakız’ın geri alınmasında büyük gayret ve mahâreti görülen Mezomorto Hüseyin Paşayı Kaptân-ı Deryâlığa getirdi. (1696)

Daha sonra Mezomorto Hüseyin Paşa, Venediklileri Adalar Denizinden atmak için faaliyete geçti. 19 Eylül 1695’te Sakız ve İstanköy’ü vurmak üzere gelen 96 gemilik Venedik donanmasını Midilli Adasının Zeytinburnu karşısında mağlup etti. Bu muhârebede Venediklilerin on kalyonu battı, diğerleriyse ağır hasâra uğradı. 1697-1698 yıllarındaki muhârebelerde Venedikliler, deniz güçlerini büyük ölçüde kaybettiler.

Mezomorto Hüseyin Paşa, hayâtının sonlarına doğru son seferinden dönüşünde iki ay kadar hasta yattı. Daha sonra Sultan İkinci Mustafa Hanın huzûruna çıkıp pâdişâh duâsı aldı. Hastalığının ilerlemesi üzerine etrâfına eski ve yeni leventleri toplandı. Yaşlı bir levent ağlayarak Yâsîn-i şerîf okuyordu. Hüseyin Reisin gözleri yaşlandı ve; “Leventlerim! Sanırsınız ki biz ölümden korkarız. Vallâhi Rabbim şâhidimdir ölümü nice zamanlar kendi arzûmla aradım. Beni yıkan, böyle kaba bir döşekte ölmektir” dedi ve Kelime-i Şehâdet getirerek rûhunu teslim etti (1701).

Mezomorto Hüseyin Paşa, kazandığı deniz muhârebelerinin yanında, Osmanlı bahriyesinin ıslâhı için büyük gayret sarfetti. Kalyon filolarının kıymetini takdir ederek bunları Osmanlı donanmasının en esaslı bölümü hâline getirdi. Vefâtında kalyon sayısı 40’a çıkmıştı. Osmanlı bahriyesinde bir dönüm noktası teşkil eden Kânunnâme’si Mezomorto Hüseyin Paşanın vefâtı üzerine kısa bir süre sonra Abdülfettah Paşanın deryâ kaptanlığı zamânında îlân ve tatbik olundu.


Mezomorto Hüseyin Paşa, hazırlattığı Kânunnâme ile deniz kuvvetlerinin bahriyeden yetişme ellerde bulunmasını temin etmek istemiş, aynı zamanda terfî ve tekâütlük (emeklilik) meselelerini de yoluna koymuştur.

1701'deki vefâtına kadar 6 yıl Kaptân-ı Deryâlıkta kalan Mezomorto Hüseyin Paşa, açık fikirli ve doğru sözlüydü. Her işinde Allah rızâsını arardı. Korku nedir bilmez, düşmanın çokluğundan aslâ endişeye kapılmazdı. Nitekim Venedik’in eline geçen Khio Adasını sekiz kadırga ve dört sultan gemisiyle kurtarabileceğini söylediği zaman, Kaptân-ı Deryâ Amcazâde kendisini fazla hayalci bulmuştu. Ancak denizcilik bilgisi ve donanma idâresi mükemmel olan Hüseyin Paşa, kısa sürede Venediklileri adadan çıkarmaya muvaffak oldu. Mezomorto Hüseyin Paşa, rüzgârın cereyânını incelemeden ve bulunduğu yerin konumunu bilmeden, kolay kolay savaşa girmezdi. Bu arada düşmanın hareketlerini aralıksız tâkip ettirirdi. Onun bu tedbirleri, başarılarında da büyük rol oynamıştır.

ALİ MACAR REİS

Ali Macar Reis 16’ncı yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk denizcisidir. Daha çok yapmış olduğu haritalar ve denizcilik konusundaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Ali Macar Reis, hazırlamış olduğu eserlerini 1566 yılında tahta çıkan Sultan II.Selim’e sunmuştur. İnebahtı Deniz Savaşı'na da katılan Ali Macar Reis, bu savaşta Türk Donanmasının merkez bölgesinde bulunan gemilerin birinde kaptan olarak görev yapmıştır.

Ali Macar Reisin dünyaca ünlü Atlası, yedi haritadan oluşmaktadır. Bunlar: “Karadeniz”, “Doğu Akdeniz ve Ege”, “İtalya”, “Batı Karadeniz ve İber Yarımadası”, “İngiliz Adaları ve Avrupa'nın Atlantik kıyıları”, “Ege Denizi, Batı Anadolu, Yunanistan” ve “Dünya” haritalarıdır. Atlas, dönemine ait kahverengi bir cilde sahiptir. Ön ve arka kapakların ortasında, Osmanlı cilt sanatının süsleme öğesi şemse bulunmaktadır. Kapakların kenarı ayrıca altın yaldız ve cetvel ile çevrelenmiştir. Ön cilt kapağının iç yüzündeki ebrunun üst kenarında, “Bu harita Ali Macar'ındır, gaflet olunmaya” notu yer almaktadır.18 sayfadan oluşan atlasta, deri parşömen üzerine çizilen haritalar yedi çift sayfa üzerinde 31x43 cm’lik alanı kaplamaktadır. Atlasta yer alan ilk altı harita, 16’ncı yüzyıl Osmanlı deniz haritalarının tipik örneğidir. Sonuncusu bir dünya haritasıdır.

SEYDİ ALİ REİS

Coğrafya alanında 16’ncı yüzyılda eserler vermiş Osmanlı denizcilerinden birisi de Seydi Ali Reis'tir. Çok yönlü kişiliği Osmanlı toplumunun en tanınmış simalarından birisi olmasını sağlamıştır. Baba mesleği olan denizciliğe merak salmış; bu konuda eğitim görmüştür. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522 yılındaki Rodos Seferi’ne katılmış; Barbaros Hayreddin Paşanın emrinde Preveze Deniz Savaşı’nda Osmanlı Donanmasının sol kanadına komuta etmiştir. Daha sonra Sinan Paşa ile seferlere çıkmış ve Filo Komutanlığı yapmıştır. Onun ne denli önemli bir deniz bilimcisi olduğunu Katip Çelebi açık ve net bir şekilde dile getirir: “Seydi Ali Reisten sonra tersane ocağına onunla mukayese edilecek bir başkası gelmemiştir.”

Hint Kaptanlığına 02 Aralık 1553’te atanmış ve Basra’da bulunan Hint Denizleri Filosunu Mısır’a getirmekle görevlendirilmiştir. Bu görev, coğrafya ve kartografya alanında eşsiz eserler vermesini de sağlamıştır. Seydi Ali Reis, Muhit’i yazarken daha önce kaleme alınmış eserler ile bu sularda önceden seyir yapmış denizcilerden yararlandığı gibi, kitaba kendi bilgi ve deneyimlerini de eklemiştir.

On bölümden oluşan eser şu konuları içermektedir: Yön tayini, zaman hesabı, takvimler, pusula taksimatı, denizcilik için önemli bazı yıldızların yeri ve adları, tanınmış limanlarla adaların kutupyıldızına göre yerleri, astronomik bilgiler, rüzgarlar ve muson yağmurlarının başlangıç tarihleri, sefer yolları, büyük tufanlar ve alınacak önlemler. Kitap, Hint Denizleri için hazırlanmış önemli bir atlas niteliğindedir.

Muhit (Okyanus), Batı dünyasında ilgi görmüş ve bazı bölümleri çeşitli dillere çevrilmiştir. Katip Çelebi, ünlü eseri Cihannüma’yı yazarken Cava, Sumatra, Seylan ve diğer adalara ait bilgileri Muhit’ten aktarmıştır.

Seydi Ali Reis, 1557 yılında kaleme aldığı “Mirat’ül Memalik (Ülkelerin Aynası)” adlı eserinde, Basra’dan İstanbul’a kadar üç yıl yedi ay süren maceralı yolculuğunu kaleme almıştır. Ayrıca, bu eserinde öz geçmişi ile ilgili bilgiler de yer almaktadır.

Seydi Ali Reisin, “Muhit ve Mirat’ül Memalik”ten başka iki kitabı daha bulunmaktadır. Astronomiye ait bilgiler içeren bu kitaplardan ilki, Ali Kuşçu’nun “Fethiye” adlı eserinin ilavelerle çevirisi olan “Hulasatü’l Hey’e (Astronominin Özeti)” dir. Diğer eseri olan “Mir’at-ı Kainat (Kainatın Aynası)”da yıldızlar ve güneşin yüksekliğinin ölçülmesi, zaman ölçümü, kıblenin belirlenmesi konularında bilgiler verilmektedir. Seydi Ali Reis 1562 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.

Hiç yorum yok: