Yürekdede ile Padişah
Bir varmış bir yokmuş. Birkaç asır önce, kış aylarının soğuk havasına karşı muhafazalı konumda olan bir köyde yaşlı bir adamla karısı yaşarmış. Genç yaşlarında birbirleri ile evlenmiş ve hikâyemizde ise artık seksenli yaşlara gelmişler. Kahramanlarımızdan Yürekdede, bu köyde gençliğinde “Yürek Hasan” diye bilinirmiş, nereden kalmış bu isim ona bilinmezmiş, kimse de sormazmış yıllar geçtikçe. Doğma büyüme bu köyden olan Yürek Hasan’ın hanımı da Yürek Hasan’ın Ayşe’si olarak bilinirmiş. Yürekdede ile Ayşe Nine ömür boyu Allah’a kulluk yolunda çalışmışlar, yaşamlarını bu yolda amaç edinmişler.
“Mal senin, mülk senin, manâ senin. Ben günahkârı bağışla. Anamı, babamı bağışla. Ayşe kadınımı bağışla. Hakim-i mutlak sensin. Mal senin mülk senin, manâ senin.”[1] “Ey yüce Rabbim, yarattığın böcek hakkı için, yarattığın binbir koku hakkı için sen beni bağışla, beni ameller ile tartma, bin yıl ömür versen, bin yıl senden gayrısını düşünmeden ibadet etsem verdiğin bir tek göz nurunun, bakıp âlemi görebilmenin şükrünü eda etmiş olamam. Sen beni bağışlamazsan ben naparım. Sen hiç kimseye muhtaç değilsin ama biz hepimiz sana muhtacız. Sen olmasaydın ne yapardık?”[2]
İşte bu ikisi de temiz mi temiz kalpli, tatlı mı tatlı kahramanlarımız köyün muhafazalı olması ile geçirdikleri rahat kıştan sonra ilkbaharın sonunda gelen yazı aynı rahatlıkla köyde geçiremezler, yazın durulamayacak gibi olan havasından dolayı tüm köylüler gibi yaylalara çıkarlarmış. Bir sene daha böyle geçip giden kışın sonunda yaylaya göç zamanı gelmiş köyde. Ha bugün ha yarın derken Yürek Hasan ile Ayşe Nine son kafileye bile yetişememişler. Ve nihayet yine bir gün güneş doğmadan önce, sabah namazlarını beraber kıldıktan sonra yola çıkmaya karar vermişler. Yıllarca kendilerine hizmet eden eşekleri dünyadan göçünce Yürek Hasan pazardan bir türlü alıcısı olmayan küçük sevimli bir deveyi bir güzel söz, bir sevgiye satın almış. Eşyalarını toplayıp develerine yüklemişler ve yola koyulmuşlar.
Yürekdede ile Ayşe Nine dinlenmek için çadırlarını kurmuşlar yolda. İşte hikâyemiz burada başlamaktadır. Tebdil-i kıyafet içinde padişah ve vezirleri oradan geçmektedirler, kahramanlarımızın heyecan uyandıran ve ibret alınacak misallerle dolu olan macerası da böylece başlar…Yürekdede ile hanımı Ayşe yaylaya gitmek için az eşyalarını hazırlar. Dede pazardan bütün parasıyla küçük bir deve alır. Yola koyulurlar. Dağa tırmanırken aşağıdaki ışıklı şehri imrenerek seyrederler. Akşam konaklarlar. Az aşlarını yiyeceklerdir.
Aşağıdan atlılar gelir. Misafirlerini devesini keserek doyurur, ağırlar. En saygı gösterileni Dede’nin Cuma günü şehrin camisinde Padişah’a dileğini bildirmesini söyler. Karanlık basmadan teşekkür ederek ayrılırlar.
Cuma günü şehrin camisinde Padişah’ın hutbesini dinler. Göz göze gelirler. Dede Padişah’a deve isteğini söyleyemez. Allah’tan istemesinin daha doğru olduğuna karar verip geri döner.
Ayşe Nine’yle olanları kısaca konuşurlar. Konaklama yerinde çadırı kurmak için bir taşı çıkarınca altında altın, mücevher dolu kazan bulur. Altın ve mücevherleri yoksullara dağıtmak için hemen şehre iner. İşini görüp gönül huzuruyla konaklama yerine döner. Yanında memeleri süt dolu bir küçük deve vardı.
KÖYÜMÜZE YAĞDI KARLAR:
Bir varmış, bir yokmuş. Kuş uçmaz kervan geçmez bir dağın başında, topu topu yirmi hanelik bir köy varmış. Köyün insanları odunculukla geçinİrlermiş. Yalnız bu İnsanlar biraz tuhafmış. Ne çocukları, ne de kadınları varmış. Kendilerinin de boyları kısa, gövdeleri kalınmış.
Kasabalılar ve şehirliler, bunlardan korkmalarına rağmen, düzgün ve hilesiz olduğu için yine de odunlarını bunlardan alır-larmış.
Bizim köyümüz bunların köyünden çok uzaktaydı. Çorak bîr arazimiz vardı. Allah için, şöyle gölge yapacak, bir çalı bile bulunmazdı. Bu yüzden, köy halkı, zaman zaman göç etmeyi bile düşünüyorlardı. Bu köy halkının en büyük zevki, kahvede oyun oynamaktı. Bütün kahve oyunlarının hepsinin ustasıydılar.
Kış geldi. Herkes tir tir titriyor; ama yine kahvedeler. Evlerde odun yok, kahvede odun yok.
Köyün imamı bir kış günü, camide sadece dört kişiye namaz kıldıracağını görünce içi sızladı. Aklına bir fikir gelerek hepsini camiye çağırdı ve “İçerde odun var.” diyerek, camiye gelenleri sopa ile hizaya soktu. Hepsine Yaradan’dan yürekten yardım istemelerini söyledi. Ancak bu şekilde dileklerinin gerçekleşebileceğini vurguladı. Hepsi bir ağızdan Allah’a dua ettiler. Namazdan sonra dışarı çıktılar, bir de ne görsünler. Yirmi acayip adam, yirmi katır odun… Hepsini bedava bırakıp gittiler.
HZ. SÜLEYMAN’LA KİRPİ:
Merhamet olmayınca hayat da olmazdı. Bu kadar zulmü, katliamları görünce insan, merhametin önemini daha iyi idrak ediyor.
Hz. Ömer bir gün, birisini bir vilayete kadı tayin etti. Kadı, vedalaşmaya geldi. Bu esnada Hz.Ömer çocuğunu seviyordu. Vali dedi ki: “Ya Ömer, bu haliniz bende şaşkınlık yarattı. Ben şimdiye kadar hiçbir çocuğumu sevip, okşamadım.”
Hz. Ömer onu hemen görevden aldı ve dedi ki: “Evlâtlarına sevgi göstermeyen, halka da göstermez. Çocuklarına merhameti olmayanın, halka da merhameti olmaz.”
Derler ki, Hz.Süleyman bütün hayvanların dillinden anlarmış. Bir gün, çeşmede elini yüzünü yıkarken, bir kirpi görmüş ve elini yüzünü kurulamak için havlu gibi yumuşak bir bez getirmesini istemiş. Kirpi, yavrusunu uzatmış ve elini onunla kurulamasını istemiş. Hz. Süleyman kızmış ve “Hiç olur mu bununla el yüz kurulamak, git bana doğru dürüst yumuşak bir şey getir.” demiş.
Kirpi cevap vermiş: “Ey Allah’ın Nebisi, bundan daha sevgili ve daha yumuşak bir şey yok kİ benim için…”
Bunu duyan Hz. Süleyman şunun bir daha farkına vardı ki bazı insanlar, kalplerinde merhamet hissi olmadığı için, ne yazık kî, hayvandan dahi aşağıdırlar…
Kitapta dünyaya geliş amacımız, kulluk, iyi niyetli olmak, saf ve temiz kalpli olmak, kendinden başkasını düşünmek ve değer vermek, sahip olunan nimetler, alınan bir nefes için bile şükretmek, kederde sabretmek, sevinçte dertsizlikten dolayı özeleştiri yaparak Allah’a sığınmak gibi olgulardan bahsetmektedir yazar.
[1] Zarifoğlu, Cahit, Yürekdede ile Padişah, Beyan Yayınları, İstanbul, Eylül 2005, s. 14
[2] A.g.e. s. 21
17 yorum:
gerçekten güzel bir kitaptımış dinimizi çocuklara daha düzgün ve güzel anlatan bir kitap yazara teşekkürler
Nope
gerçekten çok hoş bir kitap xd xd xd xd
ama ana fikir yok :(
konusu ve anafikri nedir
olayı anlatan kişi kim
kötü mötü
yazanın ellerine sağlık ama biraz(fazla) sıkıcı bir kitap.
İdare eder
Bence çok güzel bir kitap konusu her kezw ve herşeye karşı İslam dinini korumak
Bence çok güzel bir kitap konusu her kezw ve herşeye karşı İslam dinini korumak
Metin ile bu sitede ki özet farklı ama yine de çok teşekkür ederim.ALLAH Razı Olsun.
:) :-)
Katiliyorum
Devebk
Dv
Ayrıntılar için saolun ve ben kitabı okudum özeti doğru
çok güzel bi kitap ben sınavından 100 aldım çok basit bi kitap💫💫😛
Yorum Gönder