15 Ocak 2011 Cumartesi

AVRUPA KITASININ İKLİM ÖZELLİKLERİ

AVRUPA'NIN İKLİMİ
Avrupa’nın büyük bir bölümü Okyanussal ve Karasal Ilıman İklim kuşaklarının etkisinde kalmakta, istisna olarak kuzeyde küçük bir kısmı soğuk iklim kuşağına (Subpolar - Tundra) ve güneyde Akdeniz kıyıları Subtropikal İklim’in etkisinde yer almaktadır. Avrupa büyük bir kara parçası olduğu için, üzerinde, denize olan uzaklık, yükseklik, enlem etkisi, dağların uzanışı ve bakı gibi nedenler yüzünden büyük iklim farkları gözlenmektedir.
Genel olarak Avrupa, batısındaki Atlas Okyanusu’nun etkisi altındadır. Yağışlar ve sıcaklık bakımından gayet önemli olan barometre depresyonları (gezici alçak basınçlar) buradan kaynaklanmaktadır. Bu enlemlerde hakim olan Batı Rüzgarları dağa sıralarının genellikle kıyıya paralel olmaması yüzünden, kıtanın iç kısımlarına doğru fazla sokulur. Okyanustan gelen bu hava yazın serin, kışın ılık ve her mevsim nemli bir özellik göstermektedir. Bununla beraber okyanusun etkisi doğuya gidildikçe azalır ve Batı Avrupa’nın çeşitli iklim şekillerine karşılık doğu ovalarında baştanbaşa şiddetli bir kontinental (sert karasal) iklim egemen durumdadır. Avrupa’nın güneyinde Akdeniz Bölgesi kendisini daha kuzeyindeki bölgelerden ayıran yüksek dağ sıraları yüzünden ayrı bir iklim sahası olarak karşımıza çıkmaktadır.
4.1.    Kıtanın Sıcaklık Özellikleri
4.1.1.     Temmuz Ayı İzotermleri: Temmuz izotermlerinin yer yer göze çarpan düzensizlikleri bir tarafa bırakılacak olursa, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzandıkları görülür. Buna bakarak, aynı paralel daire üzerinde bulunan noktalarda yazların batıda serin, doğuda daha sıcak olduğunu anlarız ki nedeni, okyanusa yakın olan yerlerin yazın daha az ısınmasıdır. Bundan başka temmuz izotermleri, etrafı, dağlarla kuşatılmış alanların yazın çok sıcak olduğunu da gösterirler. İber Yarımadası’nın orta kısmı ve Bohemya Havzası gibi.
Aynı izotermler, Avrupa’nın güney ve kuzey kısımları arasındaki ısınma farkını da ortaya koymaktadır. Kıtanın Akdeniz kıyılarında ortalama temmuz sıcaklık derecesi 24°-26°C iken, Atlas Okyanusu kıyılarında bu sıcaklık güneyde (Cebelitarık) dan Gaskonya Körfezi kıyılarında 20°-18°C İngiltere kıyılarında 14°-10°C, Kuzey Buz Denizi kıyılarında 10°-8°C iner. buna karşılık Güneydoğu Avrupa’ya doğru artarak Hazar Denizi kıyılarında 25°-24°C çıkmaktadır,
4.1.2.     Ocak Ayı İzotermleri: Ocak izotermleri, temmuzunkilerden yalnız sıcaklık farkı değil, uzanış doğrultularıyla da tamamen ayrılır. Bu izotermler, kıyıya az çok paralel bir şekilde uzanırlar ve bu yüzden, Batı Avrupa’da kuzey-güney doğrultusunu izlerler. Böyle bir durum, kışın Avrupa’da sıcaklık dağılışının coğrafi enlem etkisinden kurtularak okyanusa olan mesafenin ağır bastığını gösterir. Örneğin Kuzey Norveç kıyılarındaki Lofoten Adaları ile 1600 km daha güneyde bulunan Hamburg ve hatta 2000 km mesafedeki Frankfurt’ta ocak ayının ortalama sıcaklık dereceleri eşittir. Halbuki, Lofoten Adaları enleminde, fakat 400 km daha doğuda bulunan Kuzey Finlandiya ile bu adalar arasında ortalama sıcaklık 14°C gibi büyük bir fark göstermektedir.
Ocak ayı izotermleri, Akdeniz kıyılarında kışların pek ılık geçtiğini (Doğu Karadeniz’de 5°-10°C, Batı Akdeniz ve Portekiz kıyılarında 8°-12°C ) Atlas okyanusu kıyılarında, kuzeye Norveç’e kadar, soğukların şiddetli olmadığını (Fransız kıyıları 6°-8°C, İngiltere 4°-7°C Norveç kıyıları + 2° ila -2°C ) gösterir; halbuki aynı okyanusun Kuzey Amerika kıyılarında kışlar pek şiddetli geçer; yüzen buzlar (Aysberg) bu kıtada 40° kuzey enlemine kadar inebildikleri halde Avrupa kıyılarında Kuzey Burnu’na (71° kuzey enlemine) bile varamazlar. Avrupa batısında kışların kutup dairesi ötesine kadar bu derece ılık geçmesinin nedeni, buradaki okyanus sularının sıcak iklim kuşaklarından gelmiş olması ve bu enlemlerde hala nispeten ılık kalmasıdır. Fakat doğuya gidildikçe kışlar şiddetini artırır. Doğu Avrupa’da ocak izotermleri, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanırlar ve en şiddetli soğuklara kuzeydoğuda rastlanacağını gösterir (yukarı Peçora Havzası ortalama -20°C) Kola Yarımadası’ndan itibaren kıyılar bütün Beyaz Deniz ile Baltık Denizi’nin kuzey yarısı tamamiyle, güneyde ise kıyılar üzerinde kışın donar .
Aynı izotermler, Avrupa’nın güney yarımadalarında kıyılar ile iç kısımlar arasında, deniz etkisini belirten büyük farklar gösterirler. İber, Apenin ve Balkan yarımadalarının iç kısımlarında sıcaklık dereceleri kıyıya oranla düşüktür; bu düşüklük deniz seviyesine indirilmiş izotermler üzerinde bile sabit kalmaktadır.
Yıllık ortalama sıcaklık derecesi Avrupa’da genel olarak güneyden kuzeye doğru azalır. En sıcak ve en soğuk ayların ortalama sıcaklıkları arasındaki fark (termik genlik) ise Avrupa’da batıdan doğuya doğru artar ve iklimin bu yönde gitgide daha kontinental bir karakter aldığını göstermektedir. Örneğin Batı İrlanda’da Valentia’da 8.1°C olan termik genlik, Doğu Rusya’da Orenburg’da 37° C’ye ulaşmaktadır.
4.2.    Kıtanın Yağış Özellikleri
Avrupa’da yıllık ortalama yağış miktarı, doğrudan doğruya yer şekillerinin etkisi altındadır. Genel olarak denilebilir ki yağış maksimumları dağların denize dönük yüksek yamaçlarında, minimumları da ovalarda ve özellikle, etrafı kapalı çukur havzalarda görülmektedir. Bölgeden bölgeye yağış miktarlarındaki farklılaşmada bakı, yükseklik ve denizsellik dışında, rüzgar yönü, okyanus akıntıları yer şekillerinin uzanışı, denize uzaklık gibi etkenler de belirleyici olabilmektedir.
Sonuç olarak, yağış maksimumları İskandinavya ve İskoçya Dağları’nın batı yamaçlarında, İber Yarımadasının kuzeybatısında, Alp Dağları’nın güney kesimlerinde, Adriya Denizi’nin kuzeydoğu kıyısında olduğu görülmektedir. Saydığımız bu bölgelerde yıllık yağış miktarı 1500-1800 mm’ye ulaşmaktadır. Hatta bazı yörelerde 2000 mm’yi aşmaktadır. Halbuki aynı dağlık alanların gerisinde yağışlar hızla azalır. Etrafı dağlarla çevrili Bohemya’da, Orta Tuna ovalarında ve İber Yarımadası’nın iç kesimlerinde bu azalma çarpıcı olarak görülmektedir (400 - 700 mm. arası).
Ayrıca Atlas Okyanusu’ndan Ural Dağları’na doğru gidince, yani batıdan doğuya doğru yıllık yağış miktarı da azalır ki bunun nedeni, okyanustan gelen rüzgarların etkisinin gitgide azalmasıdır, Yağışlar, dağlık alanlarda, dağların doğu yamacında birdenbire azalır, fakat rölyefi kuvvetli olmayan yerlerde bu azalma yavaş yavaş olur.
Avrupa’da yıllık yağış miktarlarının en az olduğu alan, Hazar Denizi’nin kuzeybatısına rastlar. Örneğin Astrahan kentinde yıllık yağış miktarı 150 mm. kadardır. Aslında Hazar Çukurluğu (-28 m. deniz seviyesinin altında) yarı kurak Rus ve Kazak stepleri ile Orta Asya Çölleri arasında geçiş bir bölge olup, Avrupa kıtasında yarı çöl ikliminin belirgin olarak görüldüğü tek bölgedir.
4.3.    Avrupa’nın Yağış Rejimi
Avrupa kıtasında Okyanussal, Karasal ve Akdeniz olmak üzere üç başlıca yağış rejimi görülmektedir. Bunları kısaca inceleyelim:
4.3.1.     Okyanussal Yağış Rejimi: Bu yağış rejiminde, her mevsim yağışlı olup yağış ve akarsu rejimi daha düzenlidir. Yıl içinde maksimum yağışlar sonbahar ve kış mevsiminde düşmektedir. Bu yağış rejimi, İber Yarımadasının kuzeybatı köşesinde, İrlanda ve Büyük Britanya adalarının tümünde, Belçika, Hollanda ve Batı Fransa’da, İskandinavya Yarımadası’nın batı kıyılarında görülmektedir.
4.3.2.     Kontinental (Kıtasal) Yağış Rejimi: Tamamıyla kurak mevsim bulunmamakla beraber, maksimum yağışlar yaz aylarında düşmektedir. Bu yağış rejimi Avrupa’nın batısında, okyanussal tipi yağış sahasının hemen doğusunda başlar ve doğuda Rusya içlerine kadar uzanır. Orta Avrupa’dan doğuya doğru gidildikçe kış aylarının yağış payı azalır.
4.3.3. Akdeniz Yağış Rejimi: Bu yağış rejiminde yazlar hemen tamamıyla kurak, yağmur mevsimi sonbaharla ilkbahar arasında toplanmıştır. Bu yağış tipi yalnız Akdeniz kıyılarında değil, İber Yarımadası’nın Portekiz kuzeyine kadar olan okyanus kıyılarında da etkili olarak görülmektedir.
Yağışlar, iklimin önemli bir elemanıdır, fakat bir bölgeye nemli ve kurak demek için yalnız oraya düşen yağışın tutarını göz önüne atmak yeterli değildir. Bu konuda yağış rejimi ve buharlaşmayı da hesaba katmak gerekir. Eşit yağış alan iki noktadan, yağışları yıl içinde düzenli bir şekilde dağılmış olanı, kurak ayları bulunana göre daha nemli sayılacağı gibi, hele yağmursuz aylar sıcaklık derecesinin yüksek ve buharlaşmanın şiddetli olduğu aylara rastlarsa kuraklık etkisi büsbütün artar. Örneğin Londra’nın yıllık yağış miktarı (620 mm) İstanbul’unkinden (760 mm) daha az olduğu halde, Londra iklimi, İstanbul ikliminden çok daha nemlidir.
Bundan başka, bir yerin ikliminin nemli olup olmaması, yalnız yere kar ya da yağmur halinde düşen suya değil, havadaki su buharına yani mutlak ve bağıl nem oranına da bağlıdır. Bağıl nemliliği fazla olan yerlerde bulutluluk durumu da fazladır. Avrupa’nın bulutluluk haritası üzerinde maksimum, kıtanın kuzey ve kuzeybatı kesimlerine, minimum da güneydoğu kesimlerine rastlar. Bir taraftan bulutluluk ile tersine orantılı olan, diğer taraftan gündüzlerin uzunluğu bakımından coğrafi enlemle ilgili bulunan güneşlenme süresi, Avrupa’nın kuzeybatı ve kuzey bölgelerinde en az (İskoçya dağlarında yılda 750 saat kadar), buna karşılık güney ve güneydoğu bölgelerinde ise en fazladır (yılda 25000 saatten çok)
5.       AVRUPA’NIN İKLİM BÖLGELERİ
Avrupa kıtasında görülmekte olan başlıca iklim tiplerini (alt iklimleri ile birlikte) maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:
1.   Akdeniz İklimi (Subtropikal İklim),
2.   Orta Kuşağın Ilıman İklimi,
      a.   Batı Avrupa’nın ıhman okyanussal iklim tipi,
      b.   Batı Avrupa’nın geçit iklimi,
      c.   Orta Avrupa’nın kontinental iklimi,
      d.   Doğu Avrupa’nın şiddetli kontinental iklim tipi),
3.   Soğuk İklim,
      a.   Tundra İklimi,
      b.   Yüksek Dağ İklimi,
5.1. Akdeniz İklimi: Bu iklim, kışların ılıklığı ve yağmuru getiren depresyonların kış etrafında (sonbahardan ilkbahara kadar) geçmesi, buna karşılık yazların (tropikal bölgelerdeki gibi) sıcak ve aynı zamanda kurak olması ile seçilir. Akdeniz iklimi Avrupa güneyinde, pek geniş olmayan bir kıyı şeridi üzerinde, İber Yarımadası’nın batı kıyısından doğuda Marmara Denizi kıyılarına kadar etkisini göstermektedir.
Akdeniz iklimi, batı ve doğu kesimlerinde farklılıklar gösterir. Batı Akdeniz’de özellikle okyanus kıyılarında mevsimlik sıcaklık farkları azdır. Doğu Akdeniz’e göre nemlilik ve yağış miktarı daha fazladır. Doğu Akdeniz kıyılarında bu fark gitgide artar. Yağmurlar batıda daha erken başlar, daha fazla sürer, kuzeyden güneye doğru sıcaklık artar, yağış azalır böylece subtropikal Akdeniz ikliminden, kurak iklime doğru geçilmiş olur.
5.2. Orta Kuşağın Ilıman İklimi: Avrupa’nın büyük bir kısmı Orta Kuşak Ilıman îklim bölgesi içinde bulunur. Bu bölgede, güneyden kuzeye sıcaklık derecesi bakımından büyük farklar görüleceği gibi, batıdan doğuya gidildikçe iklimin daha kontinental bir karakter aldığı dikkat çeker. Yağış bakımından yaz mevsimine düşen pay doğuya doğru artmakla beraber, belirgin kurak mevsim yoktur. Okyanus kıyılarından Doğu Avrupa’ya doğru, birinden ötekine belirsiz şekilde geçilen birçok iklim çeşitleri vardır. Bunların arasında başlıca dört tip ayırt edilebilir.
5.2.1.     Batı Avrupa’nın Ilıman Okyanussal İklimi: Bu İklim Batı Avrupa’da Atlas Okyanusu kıyılarında, İspanya’nın kuzeybatı köşesinden, İskandinavya kıyılarının kuzeyine kadar, pek geniş olmayan bir kıyı şeridi üzerinde görülmektedir. Bu şerit üzerinde kuzeye doğru yaz mevsimi kısalır, kış mevsimi uzar ve sıcaklık derecesi düşse de iklimin genel karakteri her tarafta birdir. Okyanuslardan gelen batı rüzgarlarının hakim oluşu, mevsimler arasında sıcaklık farklarının azlığı (yazlar serin, kışlar ılık) mevsimlerin gecikmesi, (denizlerin geç ısınıp geç soğuması sonucunda) yağış rejiminin düzenli olması ile birlikte, yağmurların en çok sonbahar ve kış mevsimlerine rastlaması, havada nem ve bulutluluğun fazla oluşu gibi. Yağmurlar çok defa çiseleme şeklinde yağar. Bu iklim daima yeşil çayırlara ve şiddetli okyanus rüzgarlarından korunmuş yerlerde ağaç topluluklarının gelişmesine elverişlidir.
5.2.2.     Batı Avrupa’nın Geçit İklimi: Avrupa’nın batı kıyılarından doğuya doğru ilerledikçe okyanus iklimi karakterini yavaş yavaş kaybeder; yaz ve kış-mevsimleri daha fazla belirir, en.sıcak ve en soğuk aylar arasında fark artar; mevsimlerin gecikmesi silinir, bahar daha erken gelir; yağış maksimum yaza geçer ve böylelikle burada kontinental (karasal) iklim baskın bir karakter gösterir. Fakat bu değişiklikler yavaş yavaş kendini gösterdiği için, geçit iklimine gerek batıdan, gerek doğudan kesin sınırlar çizmek mümkün olmaz. Bununla beraber geçit iklimi karakterinin Doğu İngiltere’de Fransa’nın büyük bir kısmımda, Belçika ve Hollanda’da, Danimarka’ya kadar Almanya kıyılarında etkili olduğu söylenebilir.
5.2.3.     Orta Avrupa’nın Kontinental İklimi: Batı Avrupa’da iklimin okyanussal karakteri, doğuya doğru büsbütün silinerek iklim tamamıyla farklı bir özellik alır. Almanya ortalarından Polonya ovalarına, Balkan Yarımadası içlerinden İskandinavya (İsveç) güneyine kadar yayılan bu sahalarda kışlar az yağışlı ve bu mevsimde hava sık sık açıktır: fakat güneş, fazla soğumuş toprak üzerine, havanın sıcaklığını sıfırdan yukarıya pek yükseltmez. Bu mevsimde seyrek olarak batıdan gelen depresyonlar, biraz daha nemli ve ılıkça hava getirir. İlkbahar. Batı Avrupa’da eşit enlemde olan yerlerdekinden daha çabuk gelir; karların erimesi, kırların canlanmasına neden olduktan sonra pek uzun sürmeden yerini yaz mevsimine bırakır. Yazlar sıcak geçmekle beraber bu sırada hava kışın olduğundan daha bulutludur ve en fazla yağmur yazın düşmekte bu yüzden, bu mevsimde çayırlar yeşil kalır. Sonbaharda yağışlar azalır ve arkadan kış çabuk gelir; kar örtüsü haftalarca ve hatta doğuda aylarca yerde kalır (Polonya ortasında 80 gün kadar); akarsuların donma süresi de doğuya doğru artar .
Güneye doğru Orta Tuna Ovaları’nda ve Balkan Yarımadası içlerinde Akdeniz İklimi’nin etkisi görülmeye başlar. Her ne kadar, denizin etkisini azaltan sıra dağlar yüzünden kontinental iklim karakteri devam ederse de kışlar daha geç gelir, kar örtüsü daha az zaman yerde kalır; ilkbahar daha erken gelir ve bu mevsimde düşen yağış miktarı artar, hatta ilkbahar en yağışlı mevsim olur. Yaz mevsimi daha sıcak ve yine Akdeniz İklimi’nin etkisi ile, daha az yağmurludur; sonbahar daha uzun sürer. Örneğin kontinental iklim ve Akdeniz İklimi karakterini bir araya toplama durumu İber Yarımadası’nın yüksek yaylalarında kendini kuvvetle hissettirir.
5.2.4.     Doğu Avrupa’nın Şiddetli Kontinental İklimi: Rusya ovalarında kendini iyice belli eden bu iklim, gerçekte Ural Dağları’nın doğusundan Büyük Okyanus kıyılarına kadar uzanan sert Sibirya ikliminin biraz daha yumuşak şekilde devamından ibarettir. Kış mevsimi uzun sürer; bu sırada, fazla soğumuş olan yer üzerinde antisiklon rejimin hakim olması yüzünden, yağışlar az ve o da tamamıyla kar halindedir. İlkbahar ısınması güneyden kuzeye doğru gecikir. Bahar mevsimi kendini tamamıyla belli etmeden yaza geçilir. Yaz çok uzun sürmese de bulunulduğu enleme göre sıcak geçer ve yılın en yağışlı mevsimi olur. Sonbahar erken gelir ve bu sırada epeyce yağmur düşer, sıcaklık çabuk düşer. Bazen ekim ayında başlayan kar yağışları, kasım başından itibaren artar ve kar örtüsü bazen 4 - 5 ay erimez olur.
Orta Rusya ovalarının kışları soğuk ve kuru, yazları sıcak ve yağışlıdır. Sert karasal iklimi, güneye ve kuzeye doğru yavaş yavaş karakterini değiştirir. Güney Rusya’da kışlar daha az soğuk, bahar daha erkence gelir, yaz daha sıcaktır; yağmur düşse bile buharlaşma şiddetli olur. Orta Rusya’daki ormanlar yerine, burada yazın çabucak kuruyan step otlaklar görülür. Yağmurlar doğuya doğru büsbütün azaldığı için, bu yönde iklim daha da kuraktır. Böylelikle, Hazar Denizi’ne doğru çöl steplerine geçilmiş olur. Kuzey doğrultusunda ise Doğu Avrupa ikliminden soğuk iklime geçilir.
5.3.    Soğuk İklim
5.3.1.     Tundra İklimi: Kuzey Avrupa’nın, İskandinavya ve Rusya’nın en kuzey kesimlerine kadar olan sahalarda etkili olan bu iklim tipi, bir yandan soğuk polar hava kütlelerinin diğer yandan Atlas Okyanusu’ndaki ılık suların ve Batı Rüzgarları’nın etkisi altındadır. Doğuya gidildikçe bu etki silinir ve Kola Yarımadası’nda başlayarak, kuzey Rusya kıyılarında, kutup dairesinin kuzeyinde Kutupaltı (Subpolar) İklime geçilmiş olur. Doğu Avrupa’nın kontinental iklimi burada daha şiddetli ve daha uzun kışları ile tamamen sertleşmiş bulunur. Komi Özerk Cumhuriyeti’nde, kış aylarında aylık sıcaklık ortalamaları, iç kesimlerde -20°C’nin de altına, günlük sıcaklıklar ise                -50°C’nin altına düşebilmektedir. Kar örtüsü çok uzun zaman (200 günden fazla) toprağı örtmektedir. Yer, kalın bir tabaka halinde, her zaman donmuş bulunur ve ancak kısa yaz haftaları sırasında, üst tarafından biraz çözülür. Kutup dairesinin ötesinde kış gecelerinin uzunluğu 24 saati geçer, yaz mevsiminin uzun günlerinde ise güneş ufuk üzerinde pek yükselmez. Yazın sıcaklık derecesi, denize yakın yerlerden çok karaların iç kesimlerinde artmaktadır, fakat en sıcak aylarda dahi aylık sıcaklık ortalamaları 10 -12°C’yi aşmaz.
5.3.2.     Yüksek Dağ İklimi (Alpin İklimi): Bilindiği üzere, sıcaklık bakımından yüksek dağ kütleleri, çevrelerinde bulunan alçak yerlere göre daha soğuk bir iklim özelliği gösterir. Avrupa’nın Akdeniz bölgesindeki dağların yüksek kısımlarındaki iklim, sıcaklık bakımından, bulunan bölgenin değil daha kuzeyde bulunan bölgenin iklimine benzer. Alp, Karpat ve Pirene gibi Avrupa’nın orta kısmında bulunan dağlar üzerindeki iklim ise, bu dağlara göre daha alçak, fakat daha kuzeyde bulunan dağların (İskoçya, İskandinavya) iklimini andırır. Bu dağlarda, sıcaklık değişimleri çok yüksektir. Dağların yüksek kısımlarında toktağan, yani kalıcı kar örtüleri görülür ki bunların alt sınırları, bir taraftan sıcaklık derecesine, bir taraftan da yağış bolluğuna ve enleme bağlıdır. Bu sınır, batı Kafkas Dağları’nın güney yamacında (daha sıcak fakat daha yağışlı) 2900 m, kuzey yamacında (daha serin fakat daha kuru ) 3400 m’dır. Aynı sınır Batı Alpler’e göre daha alçakta (Batı Alpler daha yağışlı olduğu için ) dağların dış sıralarında iç kütlelerine göre yine daha alçaktır. Alpler için bu sınır 2600-3200 m arasında değişir. İskandinav dağlarında ise kalıcı karlarının sınırı 1600 - 1900 m’ye, İzlanda kuzeyinde ise 600 m’ye düşmektedir. Alp Dağları’nda, yağmur getiren rüzgarlara bakan yamaçlar, eşit yükseltideki öteki yamaçlardan iki defa daha yağmurludur. Yüksek dağ kütleleri, Avrupa üzerinde esen büyük hava akıntılarını az çok değiştirirler ve ayrıca yerel rüzgarlar da meydana getirebilirler. Örneğin Alpler’de güneyden esen sıcak ve kuru fon rüzgarları; Rhone Vadisi’nde esmekte olan Mistral gibi kuru ve soğuk rüzgarlar, Balkan Yarımadası’nda etkili olan Bora Rüzgarları bunlara örnek gösterilebilir.
Akdeniz’de gel-gitin önemli olmaması nedeniyle alüvyonlar yığılır, delta sahası bataklık haline dönüşür ve ağzın modern bir liman olarak kullanılması, hemen hemen olanaksızlaşır.
Yağmurlarla ve karla örtülü geniş alanlardaki buzulların çözülmesiyle beslenen ırmaklar, ağır ağır akar, geniş havzaların .yataklarını akaçlarlar ve genelde akarsu ulaşımına elverişlidirler. Havzalar arasındaki su yüzeyi farkları, kanallar aracılığı ile kolayca giderilir (söz konusu kanallar, Avrupa Rusya’sında, iktisadi bakımdan ve insan yönünden çok değerli bir ulaşım sistemi oluşturur).
Çok yüksek dağlardan doğara Almanya, Polonya ve Fransa’yı aşan ova nehirleri de ulaşıma elverişlidir. Bu nehirlerin döküldüğü Kuzey Denizleri’nin ve Atlas Okyanusu’nun dibi derin, gel-git olayı da çok önemlidir (15 m aşabilir). Bu kıyılarda görülmekte olan haliçler, büyük tonajlı gemiler için bile elverişli limanlar oluştururlar.. Havza eğiminin hafif, çeşitli ırmakların su bölümü çizgileri arasındaki düzey farklarının az olması, ulaşıma elverişli, önemli bir kanal ağının kurulmasına olanak sağlamıştır.

Hiç yorum yok: