29 Ocak 2011 Cumartesi

AĞIRLIK KONU ANLATIMI

AĞIRLIK 

Ağırlık, bir cisme uygulanan kütle çekim kuvvetidir. Dinamometre ile ölçülür. Ağırlık birimi newton'dur ve kısaca N ile gösterilir.

Dünya'da bir cismi ele alırsak yükseğe çıkıldıkça ağırlık azalır, kutuplara gidildikçe ağırlık fazlalaşır, ekvatora gittikçe ağırlık azalır.

Her gezegenin birim kütleye uyguladığı yerçekimi kuvvetine o gezegenin yerçekimi alan şiddeti (veya yerçekimi ivmesi) denir. Yani yerçekimi ivmesi, 1 kg lık kütlenin o gezegendeki ağırlığıdır.
Örneğin Dünya'nın yerçekimi ivmesi 9.8 N/kg dır. Demekki kütlesi 1 kg olan bir cismin dünyadaki ağırlığı 9.8 N (9.8 Newton). Bu tanımdan hareketle 10 kg kütleli cismin ağırlığının 98 N olması gerektiğini bulabiliriz. o halde ağırlık bulunurken kütle ile yerçekimi alan şiddeti çarpılmalıdır. Bu işlemi sembollerlr ifade edersek;

Kütle: m Ağırlık: G Yerçekimi ivmesi: g ile gösterilirse;
Ağırlık=Kütle*Yer çekimi ivmesi
G = m.g

Kütlesi 1 kg olan bir cisim:
Güneş'te 247.2 N
Merkür'de 3.70 N
Venüs'te 8.87 N
Dünya'da 9.81 N
Ay'da 1.62 N(Ay'daki ağırlık Dünya'daki ağırlığın 6'da 1'idir.)
Mars'ta 3.77 N
Jüpiter'de 23.30 N
Satürn'de 9.2 N
Uranüs'de 8.69 N
Neptün'de 11 N
Plüton'da 0.06 N'dur.



1 kg'lık kütlenin ağırlığı Paris'te 9,81 N. alınarak Ekvator'da 9,78 N Kutuplarda 9,83 N
İstanbul'da 9,80 N Ankara'da 9,78 N dur
Ve Ağırlık...

Ağırlık ve kütle, çoğu zaman birbiri ile karıştırılan

veya alışkanlıkla birbiri yerine kullanılan iki farklı

kavram. Ağırlık aslında kuvvet birimi ile ölçülür.

Pratikte, terazi denilen bir karşılaştırma aracı ile

"tartma" sonucu elde edilen bir büyüklük olarak bilinirse

de, bu yanlış. Aslında basit, eşit kollu terazide iki

kefeye konan kütleler karşılaştırılır. Eğer kol yatay

durumda dengede durabiliyorsa etki eden ağırlık kuvvetleri

dengededir. Bunun için de kütlelerin eşit olması gerekir.

O halde "bir kilo" ile dengede olan patatesin kütlesi de

1 kg'dır. Ya ağırlığı? Bu tür teraziyle ağırlık tayin

edilemez. Kütle ile ağırlık arasındaki ilk karışıklık ta

bundan doğar. Tartma sonucunu "patatesin ağırlığı bir

kilo" diyerek açıklarız. Halbuki "patatesin ağırlığı bir

kilonun ağırlığına eşit" dememiz gerekirdi ki, ikisini de

henüz bilmiyoruz. Bu yanlışlık günlük alışverişimize, banyo

terazimize kadar girmiştir. Yakın bir geçmişe kadar kütle

ve onun ağırlığı aynı skalada gösterilmeye çalışılmış,

yine de, birine kg-kütle ötekine kg-kuvvet gibi isimler

bile verilse, mekanik öğrenenlerin kâbusu olmaktan

kurtulamamıştır. Hâlâ hiç kimse (fizikçiler dahil) size

ağırlığından söz ederken "700 Newton çekiyorum" demez;

"72 kiloyum" der. "Nedir bu 72 kilo?" sorusuna hiç kimseden

"Kütlem" cevabını alamazsınız, isterseniz deneyin.

Bu yanlışlıklar yalnızca dilimizde kaldığı, anlayışımızı

etkilemediği sürece zarar yok. Zaten, Dünya üzerinden fazla

ayrılmadıkça ağırlık da pek değişmiyor; ha kütle ha

ağırlık. Fakat konu ağırlıksız olmaya dayanınca daha

dikkatli olmak gerek. Çünkü ağırlıksız olunduğu söylenilen

durum ve şartlarda artık neyin kütle, neyin çekim kuvveti

veya ağırlık olduğunu açık seçik bilmekten başka çare yok.

Kütlenin hiç değişmediğini, çekim kuvvetinin ise, kütleler

arası uzaklık aynı kaldığı sürece değişmediğini gördük.

Ayrıca, uzaklık arttıkça çekim kuvvetinin hızla küçüldüğünü,

fakat asla sıfır olmadığını da biliyoruz. Deneyimlere

dayanarak bildiğimiz başka şeyler de var. "Ağırlıksız"

denilen şartlarda, örneğin bir yapay uydu kapsülünde

(veya halatı kopmuş asansör kabininde) hiçbir yere

dayanmadan, dokunmadan kapsüle göre durumumuzu

koruyabiliyoruz; kullandığımız aleti elimizden bırakınca

sanki bıraktığımız yerde boşlukta kalıyor. Asansörle

çıkıyor veya iniyorsak ağırlığımız değişir.

Kabine girip çıkış düğmesine basıncaya kadar hareket

etmeyiz. Yerçekimi, döşemeden ayaklarımızı yukarı iten

kuvvetle (hemen hemen) dengededir ve bu itme kuvvetini

biz normal ağırlığımız olarak algılarız. Düğmeye basınca,

döşeme bizi daha büyük bir kuvvetle yukarı iterek

hızlandırır, bunun için de kendimizi daha ağır hissederiz.

Kabin hızı sabit değerini alınca ağırlığımız yine normale

döner. Duracağımız kata yaklaşırken kabin yavaşlar, döşeme

kuvveti azalır, kendimizi daha hafif hissederiz (biraz

boşlukta gibi). Durduktan sonra her şey normal değerine

döner. İnişte olay ters yönde tekrarlanır: Önce hafifleme,

sonra normal, sonra ağırlaşma ve nihayet normale dönüş.

Çabuk hızlanan veya halatı kopan bir kabinde neler

hissedeceğimiz belli artık. Birincide daha çok ağırlık,

ikincide neredeyse sıfır ağırlık.

Mekik-uydu içindeki durumu da analiz etmek mümkün.

Mekik, personel, deney aletleri ve Dr. Nurcan Baç'ın

zeolitleri (bk. Bilim ve Teknik 345, s. 8-11), her şey

hemen hemen aynı yörünge üzerinde, isterlerse birbirlerine

hiç dokunmadan, yani sadece yerçekimi altında hareket

etmektedir. Başka kuvvet gerekmediği için ağırlıkları

yoktur; hem de çok uzun bir süre. Böylece zeolit kristalleri

en özgür ortam içinde büyüyebilir. Dünya üzerinde ise

ancak bir düşme kulesinde, kabini yukarı fırlatıp tekrar

dibe düşünceye kadar, birkaç saniyelik bir ağırlıksız

durum yaratabilecektik.

Hiç yorum yok: