15 Eylül 2010 Çarşamba

TÜRKÇE KONUŞMANIN MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZE OLAN ETKİLERİ Ve FAYDALARI NELERDİR?

TÜRKÇE KONUŞMANIN MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZE OLAN ETKİLERİ Ve FAYDALARI NELERDİR?

Türkçenin milli kültür ile ilişkisiMilli birlik ve beraberlik, millet olma şuuru ve Türkçe dili arasındaki ilişki…Ulu önder Atatürk, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak hatta onunda üzerine çıkarmak idealini milletimize verirken , bu yolda gerçekleştirdiği inkılâpların temelinde iki ana unsuru birlikte gözetmiştir. Bunların birincisi milli kültür, ikincisi ise bilimin temellerine dayanan akılcı yol idi. Türk dilinin bir dünya dili olması, bir kültür dili olması da ulu önder Atatürk?ün üzerinde duyarlılıkla durduğu bir konuydu. Nitekim onun dil ve kültür konusunda yaptığı konuşmalar gözden geçirilirse ulu önderin bu konuya ne kadar önem verdiği açıklıkla görülebilir.

Atatürk’ün dil konusundaki çalışmaların temelinde yatan istek, Türk dilinin bir yandan milli kültürümüzün aktarılmasının ana öğesi olarak yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması, bir yandan da çağın bütün gelişmelerini, bilimini, teknolojisini ifade edecek biçimde zengin bir duruma getirilmesiydi.


Cumhuriyetin kurucusu büyük önder Atatürk, 1 Şubat 1931 tarihinde Adana?da yaptığı bir konuşmada güzel Türkçemiz için şöyle demişti: ?Türk demek, dil demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri değildir. Türk Milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.

Diğer taraftan yine 1931 yılında ulu önder, Afet İnan?ın ?Vatandaş İçin Medeni Bilgiler? adlı kitabına, Türk dili için şöyle yazmıştı: Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu korur. Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakının geleneklerinin, hatıralarının, menfaatlerinin kısaca bugün, kendi milliyetini yapan her şeyini dili sayesinde koruduğunu görüyor. Bu yüzden Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.?

Atatürk’ün bu sözlerinden de anlaşıldığı üzere, dil milletimiz içi yalnızca bir iletişim aracı değildir. Dil aynı zamanda bir milletin oluşumunu sağlayan kültür mirasının gelecek kuşaklara aktarılmasının en önemli aracıdır. Dolayısıyla dil bir toplumu millet haline getiren temel unsurdur. İşte bu yüzden Atatürk dilimizin korunup geliştirilmesine çok önem vermiş, dilimizi Arapça ve Farsça kökenli binlerce kelimeden de bu dillerin gramer kuralarından da kurtarmıştır. Dilimiz Osmanlı Türkçesi değil, Türkçe oldu. İşlenip geliştirilerek bir kültür ve bilim dili haline geldi. Yeni kuşaklara da ana dili sevgisi aşılandı.


Bir milletin bütün tarihi boyunca edindigi kültürü, deger yargilarini ve hayat tecrübelerini sinesinde toplayan, onu koruyan ve yasatan “kutsal bir hazine” olan dil, sadece iletisim araci olarak düsünülmemelidir. Iletisim araci olma niteligi yaninda dilin hem fert ve hem de millet için daha önemli olan yönü kültürel kimligi belirleyici ve koruyucu olan yönüdür. Milletin iç dünyasini, ruhunu yansitan dil, kisilerin mensubiyetlerinin, milletlerine olan bagliliklarinin da belirleyicisidir. Kisiyle kendi milleti arasindaki en saglam bag dildir. Kendi milletine bagliliginin devami, anadilin bilinçli bir sekilde yeterince ögrenilmesi ve kullanilabilmesi ile mümkündür. “Toplumun millet olarak yasayip devam edebilmesi de buna baglidir. Egitim bu sonucu sagliyorsa millet devam eder; saglamiyorsa çözülür. Ekonomik basarilarla zenginlesmis fertler, millî dil ve kültür bilinci tasimadiklari takdirde, baska devletlerin uydusu olmayi rahatlikla isteyebilirler, yabanci bir dil ve kültürü hiç kaygi duymadan kendi dil ve kültürlerinin önüne geçirebilirler.” (Ercilasun, 2000; s.203-207)

Atatürk, bu gerçekleri su sözlerle dile getirmektedir: “Millî his ile dil arasindaki bag çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olmasi, millî hissin inkisâfinda baslica müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil suurla islensin.”

Her çesit bilim dalinda egitim ve ögretimin ana dille yapilmasi bilimde ilerleme için temel sarttir. Yabanci dille yapilan bir egitimle bilimde ilerlemek, gelismek, yaratici olmak mümkün degildir. “Yaraticilik kisinin, ulusun ve toplumun en derinliklerinden gelen bir güçtür. Bu gücün gelismesindeki en önemli etken ise, kisiligin ve kültürün derinliklerinden gelen serbest çagrisimi destekleyecek olan anadildir.” (Sinanoglu, 1999; s.88)

Hiç yorum yok: