15 Eylül 2010 Çarşamba

Farklı Dilleri Konuşanların, Farklı Kültürel Değerlere ve Düşünce Tarzlarına Sahip Olması

Farklı Dilleri Konuşanların, Farklı Kültürel Değerlere ve Düşünce Tarzlarına Sahip Olması ve Sebepleri hakkında bir araştırma yaptık.Farklı Dilleri Konuşanların, Farklı Kültürel Değerlere ve Düşünce Tarzlarına Sahip Olması



Dil, insanın anlatma yetisi çevresinde oluşan anlaşma araçlarının en kullanışlı ve gelişmiş olanıdır. Herşeyden önce dil, iletişim, anlatma ve anlama aracıdır. İletişim birlikte yaşamanın temelidir. İletişim olmaz¬sa insanlar bir araya gelerek toplum oluşturamazlar. Anlaşma olmadan toplumdan söz edilemez. Anlaşmak için de anlatmaya ihtiyaç vardır. Anlaşma, anlatma, iletme bir bütündür.

Dil ve İletişim İlişkisi

Günümüzde de dil dışında başka araç ve durumlarla anlaşma sağlandığı bilinmektedir. An¬cak hiç şüphesiz en gelişmişi ve kullanışlı olanı dille gerçekleştirilen iletişimdir. İletişim, bir bilginin, niyetin, duygunun, düşüncenin göndericiden alıcıya iletilmesidir. İnsanlar arasında iletişimin gerçekleşmesi için gön¬dericiyle alıcı arasında ortak bir işaret sisteminin kullanılması gerekir. Her dil, onu konuşan insanlann tari¬hî oluş içinde oluşturdukları doğal bir şifre sistemidir. Kendine özgü söyleyiş tonlamaları ve kuralları vardır.

Bütün bu özellikleriyle dil, bir sistem özelliği taşır. Bu sistem; insanların anlaşma, anlama-anlatma ye¬teneği çevresinde, birlikte yaşayan insan grupları tarafından oluşturulmaktadır. Her dilin en küçük birimi olan kelime, sesle kavramın kaynaşmasıyla oluşur. Kelime ve kurallar, o dili konuşan insan kitlesinin dünya ve insanla ilişkilerine ve oluşturup yaşadıkları kültüre göre şekil kazanır. İnsan grupları bu anlaşma ye¬teneği çevresinde bir araya gelerek hem dili oluştururlar hem de o dille deneyimlerini ve birikimlerini kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarırlar. (molazamani.com)

Dil ve Kültürel Değerler

Günümüzde kültür alanı olarak adlandırılan insanı diğer varlıklardan ayıran her türlü et¬kinliğin oluştuğu alan, dille gerçekleşir ve dille ifade edilir. Dil, insanın yaşadığı grup içinde kültürel kişiliği¬ni oluşturan öğelerden biridir. Aynı dili konuşan insanlar görünmeyen ama anlaşılan ve sezilen bağlarla bir¬birlerine bağlanırlar.

İnsan, iç dünyasını da ana dilinin imkânlarıyla şekillendirir. Çünkü insan; severken, nefret ederken, dü¬şünürken kelimeleri kullanır. Onların sağladığı imkânlarla hisseder ve düşünür. İnsan dış dünyayı da dilin imkânlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir, iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur.

Doğada hiçbir şeyin etiketi yoktur. İnsan, dilinin verdiği imkânlarla onları sezer, algılar ve değerlendi¬rir. Dil, kültür taşıyıcısı olarak tarihî ve sosyal olanla iç içedir; onlarla zenginleşerek akışını sürdürür. Onu konuşan her birey de kendi sezgi, izlenim, duygu ve düşüncelerini dille ifade eder. Dili kendi bireyselliğiyle zenginleştirir.

Günümüzde kültür alanı olarak adlandırılan (tinsel tabaka) insanı diğer varlıklardan ayıran her türlü etkinliğin oluştuğu alan, dille gerçekleşir ve dille ifade edilir. Dil, insanın yaşadığı grup içinde kültürel kişiliği¬ni oluşturan öğelerden biridir. Aynı dili konuşan insanlar görünmeyen ama anlaşılan ve sezilen bağlarla birbirlerine bağlanırlar.

İnsan, iç dünyasını da ana dilinin imkânlarıyla şekillendirir. Çünkü insan; severken, nefret ederken, düşünürken kelimeleri kullanır. Onların sağladığı imkânlarla hisseder ve düşünür. İnsan dış dünyayı da dilin imkânlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir, iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur.

Doğada hiçbir şeyin etiketi yoktur. İnsan, dilinin verdiği imkânlarla onları sezer, algılar ve değerlendirir. Dil, kültür taşıyıcısı olarak tarihî ve sosyal olanla iç içedir; onlarla zenginleşerek akışını sürdürür. Onu konuşan her birey de kendi sezgi, izlenim, duygu ve düşüncelerini dille ifade eder. Dili kendi bireyselliğiyle zenginleştirir.

Dil ve Düşünce İlişkisi

Dil, düşünme eylemi ve düşünce açısından ele alındığında insanı insan yapan her şeyin büyük ölçüde dilde yer aldığı ya da dile yansıdığı görülür. Gerçekten de, dil bireyin bilincini oluşturan, benliğini biçimlendiren temeldir; bilincin köklerine, bilinçaltının derinliklerine uzanan başlıca insansal işlevdir. Düşünce, us, bilgi, buluş insansal anlamda ancak dille olanak kazanır. Düşünsel-ruhsal oluşum etkeni olan dil, dünyayı anlığımızın egemenliği altına sokan temel araçtır, başlıca anlatım yön¬temidir.

İnsan yaşamının tüm görünümleriyle de iç içedir: İnsanın hem içindedir, hem dışında; hem özneldir, hem nesnel. Somut uyaranlar düzlemini ancak onun aracılığıyla aşabilir insanoğlu. Gündelik gereksinimlerin birincil düzeyi de onun alanıdır, kimi sanatsal yaratım etkinliklerinin yüce katla¬rı da. İnsan, nesnelerin varlığını ancak onları adlandırarak kavrayabilmiştir. Dünya, ancak düşünce düzlemine aktarılarak “bilgi konusu olduğunda bir karışıklıklar bütünü olmaktan çıkar. Çünkü bilgi, her nesneyi içinde boğulduğu yığından çekip çıkararak bu karışık bütüne düzen getirir, onu anlaşılır kılar. Görüldüğü gibi düşünce dille bütünleşerek görevini yapabilir. Çünkü “dil basit bir yardımcı değil, düşüncenin vazgeçilmez ortağıdır.” Düşüncenin, tüm boyutlarına ulaşabilmesi için dil gereklidir; kendisine belli bir biçim verecek anlatım kalıbı bulunmayan yerde düşünce de gelişemez.

Anadil ve Düşünce Yapısı İlişkisi

Dilbilimcilere göre anadil dışında öğrenilen her dil, yeni bir kişilik anlamına geliyor. Psikologlar anadilin dünyayı algılama şeklimizi büyük ölçüde etkilediğini ileri sürüyor. Kişinin anadilinin düşüncelerini değiştirdiğini söylüyorlar.

Dil ve Toplum İlişkisi


Sonuç olarak toplumun kültürel değerlerinin ve düşünce tarzlarının aynı olması için birbirini anlayan bireylerden kurulu olması şarttır. Konfüçyus’a, “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş olarak ne olurdu?” diye sorulduğunda verdiği şu cevap çok anlamlıdır: “İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozuk olursa, kelimeler düşünceyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gereken işler doğru yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
kaynak:molazamanı.com

Hiç yorum yok: