25 Aralık 2013 Çarşamba

Namaz ve oruç davranışlarımızı nasıl güzelleştirir?

Namaz Ahlâkı Güzelleştirir


Namaz ahlakı güzelleştiren keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir

Namaz hazinesini keşfetmeye başladıkça, onun ahlakı nasıl güzelleştirdiğini anlamaya başlarız
“Sabır ve namazla Allah’tan yardım dilemeye” namazla alışan bir kişi, her namazında “Yalnız sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz” diyerek sabır ahlakını gönlüne hapseder
Sabırla hayatın zorluklarına karşı metanet, azim ve dirayetle yaklaşır Her namazında “O hesap gününün sahibidir” ayetini hisseden bir kul, yapacağı her iyiliğin ve kötülüğün hesabını vereceği bilinci içerisinde Allah’a ve insanlara karşı vicdanlı olmaya çalışır
Hatalarını tekrar etmeme yeteneğini kazanan insan, Allah’a ve insanlara karşı sorumluluğunun da bilincindedir
Hatalarına ve isyanlarına rağmen kendisini huzuruna namazla davet eden Rabbi’nin hoşgörüsünü gören bir kul, namaz sayesinde hoşgörüyü öğrenir
Her namazda “Rabbim beni, annemi-babamı ve bütün inananları hesap gününde bağışla” duasıyla Rabbi’nin kendisini bağışladığını hisseden bir insan, engin bir hoşgörüyle insanları bağışlamayı tecrübe edebilir
Rabbimiz “namaz kılan kimselerin emanetlerine riayet edeceklerini, şahitlikte dürüst olacaklarını” vurgular
Namaz hazinesini keşfeden bir insan, “Rabbimiz bizi doğru yola hidayet et” diyerek emanete riayette, şahitlikte ve hayatın her aşamasında dürüst olmaya çalışır
Rukû’da “yüce olan Rabbimi kullara ait bütün eksik sıfatlardan uzak tutarım” diyerek Rabbi’ne karşı saygı içerisinde eğilen kul, insanlarla ilişkilerinde de mütevazi davranmaya çalışabilecektir
Secdede Rabbi’ne olan tevazunun zirvesini hisseden bir kul, insanlara tevazuda da zirveyi yakalayabilir Rabbimiz “namaz kılan bireylerin iffetlerini koruduklarını” ifade eder
Akla ve sağduyuya aykırı her fiilden “bizi doğru yola hidayet et” diyerek uzaklaşmaya çalışan namaz kılan bir kişi, böylece sosyal ve ahlaki değerleri koruma hassasiyeti kazanır
Namaz kılan insanların namaza devamlarının akabinde en önemli özelliklerinden ikincisi, “mallarında dilenen ve dilenmekten utanan fakir insanlar için hak olduğuna” inanmalarıdır

Namaz esnasında Rabbi ile her şeyi paylaşan, “bize dünyada da iyilik ver ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diye duada bulunan insan, bütün insanlık ailesiyle sevgisini, ilgisini, bilgisini ve malını paylaşabilir

Namaz hayat ve disiplin programı olarak vakti ve hayatı düzenler Bu gerçeği Rabbimiz “şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitli olarak farz kılınmıştır” ayetiyle belirtmiştir
Namazla zamanını ve çalışmasını programlayan kişi, Rabbiyle beraber olmanın hazzını yaşar Namazda “şükür alemlerin Rabbi Allah içindir” diyerek namaz kılan insan, Rabbine her nefesi için şükrünü haykırır Namaz esnasında “Rabbi’nden başka ibadet edilecek ve dostluğuna başvurulacak hiçbir kaynağın olmadığını” keşfeden insan, tevbeyle Rabbine yönelme isteği duyabilir
Oruç Davranışlarımızı Nasıl Güzelleştirir


Oruç, belirli bir süre basit bir aç kalma olayı değildir. Onu sadece bu yönüyle değerlendirmek son derece yanlış olur. Oruç, köklü bir irade terbiyesi, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve iyi huylar kazandıran bir ahlâk eğitimidir.

Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.” 25

Bu hadis-i şerifte orucun yüksek hedefi açıkça gösterilmiş, oruç tuttuğu halde kötü huyları terketmeyenlerin oruçlarına Cenab-ı Hakk’ın değer vermeyeceği bildirilmiştir.

Konunun önemi hakkında peygamberimiz diğer bir hadis-i şerifinde biraz daha açıklık getirerek buyuruyor ki:

“Çok oruç tutanlar var ki onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur.” 26

Bu kimseler, helâl olan şeylerden uzaklaştıkları halde, esas uzaklaşmaları gereken haramlardan uzaklaşmadıkları için ibadetlerinden bekledikleri karşılığı bulamayacaklardır.

Görülüyor ki orucun asıl gayesi, insanı kötülüklerden uzaklaştırarak olgunlaştırmak, ahlâk ve fazilet sahibi olmasını sağlamaktır.

İslâm bilginleri orucun üç mertebesi olduğunu bildirmişlerdir:

Birincisi; imsaktan akşama kadar yemekten, içmekten ve cinsel arzulardan sakınmak suretiyle tutulan oruçtur. Bu oruç, şartları yerine getirildiği için sahihtir. Ancak bunun gayesine ulaşması için oruçlunun ikinci basamağa yükselmesi lâzımdır.

İkincisi; birinci maddedekilerle birlikte, kulak, göz, dil, el, ayak ve diğer organları günahlardan uzaklaştırmak suretiyle tutulan oruçtur. Makbul olan oruç budur. Çünkü bu, organlar üzerinde olumlu etkisini gösteren ve sahibine ahlâkî faziletler kazandırarak gayesine ulaşan oruçtur.

Üçüncüsü; birinci ve ikinci maddedekilerle beraber gönlünde Allah’tan başkasına yer vermemek, kalbini Allah’tan başka şeylerle meşgul etmemek suretiyle tutulan oruçtur. Oruçta ulaşılan en yüksek derece budur. Peygamberlerin ve Allah’ın veli kullarının tuttuğu oruç budur.

Oruçlu, önce helâl olan yiyecek içecek ve cinsel arzularından geçici bir süre uzak kalarak iradesine hakim olmayı öğrenir. Bu irade terbiyesi ile organlarının her türlü kötülükten uzaklaşmasını sağlayan mü’min, nihayet kalbini de kötü duygulardan arındırarak âdeta melekleşir. Maddî bağlardan, fani ihtiraslardan uzaklaştıkça kulluğun zirvesine ulaşır ve Allah’a yaklaşır.

kaynak:diyanet.gov.tr

Hiç yorum yok: