CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Canli ve cansizlarin ayni kimyasal ve fiziksel yasalara bagli olduguna inanan felsefeye Materyalizm ya da mekanik görüs, buna karsilik canlilarin farkli yasalar altinda hareket ettigini ve canliligin mistik bir güç ile meydana geldigini benimseyen görüse de Vitalizm ya da kadercilik denir. Her iki görüsün de temelinde belirli kimyasal ve fiziksel ilkelerin yattigi bir gerçektir. Canlilk ile cansizligi virüslerde birbirinden ayirmak oldukça zordur (uygun kosullarda canli özelligi, uygun olmayan kosullarda ise kristal hale geçerek cansiz özelligi gösterir). Daha ileriki kademelerde canlilik özelligi belirgin hale geçerken, o zaman da canlinin bitki mi yoksa hayvan mi oldugu konusunda bazi sorunlar ortaya çikar. Nitekim birhücreli bazi hayvan gruplari bugün hem botanikçiler hem de zoologlar tarafindan incelenmektedir. (Örnegin; kamçililardan öglenanin karanlikta hayvansal, isikta bitkisel davranmasi, evrimsel gelisimde her iki grubun bu kademede ortak bir organizasyona ve ataya sahip oldugu fikrini güçlendirmektedir.) Bu asamadaki ortaklik, daha sonraki kademelerde ?bu bir canlidir? yargisini açikça verdirecek ortak özellikleri beraberinde vermis; uyuma göre bu özellikler sonradan gelistirilmistir.
A. ÖZEL BIR KIMYASAL DIZILIME SAHIP OLMALARI
Cansizlar, kimyasal baglarin izin verdigi ölçüler içerisinde bir bilesime sahiptirler. Canlilar ise bu kimyasal baglarin dizilimini özel bir sekilde saptarlar. Tüm canlilar genleri olusturan çekirdek asitlerini ?genellikle DNA (bazi virüslerde RNA)- içerirler. Gensiz bir canlilik düsünemeyiz. Çünkü genler degisik yasam formlarinin sentez ve replikasyonundan (eslenmesinden) sorumludur. Tüm genler ayni birimlerden; fakat degisik dizilimlerden olusmustur. Dolayisiyla tüm canlilarin yapisina giren protein, bu genlerin yapisal degisikligine uygun olarak, her hücrede farkli amino asit dizilimine sahip olurlar. Ilave olarak karbonhidrat, yag, ve su içerirler. Tüm bu maddelerin özel karisimi protoplazmayi meydana getirir.
B. HÜCRESEL DIZILIM
Canlilarin büyük bir kismi (kural olarak çokhücreliler) hücre olarak bilinen birimlerden yapilmistir. Her hücre çok ince zarla (plazma zari) çevrilmistir. Bu zar erimis maddelerin ve suyun hücre içerisine girip çikmasina izin verir. Her iki yönde de geçirim bakimindan çok özellesmis seçici bir yetenegi vardir. Hücre bir çok kimyasal degisimin yapilabilmesi için degisik enzimleri ve en önemlisi yalniz basina kendinin aynini üretebilecek yetenege sahiptir.
C. ORGANIZASYON
Canlilarin vücut kisimlarinin görev bölümüne ve belirli kurallar içerisinde canlilik etkinligini devam ettirmelerine organizasyon denir. Bütün hayvan ve bitkilerin vücudu, yapisal ve islevsel olarak birim kabul edilen hücrelerden yapilmis olmasina karsin homojen degildir. Farklilasmis vücut kisimlari degisik görevleri üzerine almistir. Hatta birhücreli canlilarda, ergin evrede, boy ve sekil sabit olmakla beraber, hücrenin farkli kisimlari farkli görevleri üzerine almistir.
D. UYARILMA
Bütün canlilarin çevrelerindeki fiziksel ve kimyasal kosullarin degismesine karsi tepkileri kalitsaldir. Basit organizmalarda uyari, genel olarak bütün vücutla algilandigi halde, yüksek organizmalarda duyu organlarinin yeri merkezilesmistir. Örnegin; isik gözle, koku burunla, tat dille, basinç ve sicaklik deriyle vs. Uyarinin alinmasi ve gerekli tepkinin gösterilmesi, canlinin evren içerisinde en uygun yerde ve kosullarda yasamasini saglamayi yaratmaktadir.
E. HAREKET
Beslenme, korunma, üreme, yayilma, en rahat edebilecegi bölgeyi bulma vs. gibi yasamin temel islevlerini yürütebilmek için, ilkel organizmalarda ya vücudun tamamiyla protoplazmik hareket ya bir kismiyla sil ve kamçi hareketi ya da yüksek organizmalarda görülen, yürüme, yüzme, ve uçmanin saglanmasi için belirli organ olusumlari görülür. Birçok canli tüm yasami süresince belirli bir yere bagli kalmasina karsin, vücudun degisik kisimlarinin çevre kosullarina göre degisimi de hareket olarak kabul edilir. Örnegin; bitkilerde isiga (fototropizm), yerçekimine (geotropizm), neme (higrotropizm), vs. ye yönelim bir hareket kavrami içerisinde degerlendirilir.
F. ENERJI KULLANIMI
Canliligin en önemli ögelerinden biri büyüme, üreme, yenilenme vs. için enerjiye olan gereksinimleridir. Hücre kendi basina enerji üretemez; disaridan kaynak saglamak zorundadir. Hayvanlar enerji baglari içeren molekülleri yikmak (katabolik tepkimeler) suretiyle gerekli enerjiyi saglarlar. (karbonhidrat, yag ve proteinden). Küçük molekülleri büyük moleküller halinde baglayarak (anabolik tepkimeler) yapi taslarini ve enerji depolanmasini da yapabilirler. Bu tepkimelerin tümüne birden biyoenerjitik denir. Bir moleküldeki enerjinin büyük bir kismini kullanma oksijen kullanmakla olur; yani tamamiyla oksitlenmelidir (aerobik solunum=oksijenli solunum). Ilkel canlilarin bir kismi (bazi mikroorganizmalar, özellikle mayalar) ve bazi endoparazitler (bagirsak solucanlari gibi) bu kaynak maddeleri oksijensiz yiktigi için enerjinin pek az bir kismindan yararlanabilir (anaerobik solunum=oksijensiz solunum). Pek az bir organizma grubu da bazi inorganik maddeleri yikmak suretiyle enerji elde eder; azot, demir ve kükürt bakterileri bunlara tipik örneklerdir. Dünyada serbest oksijenin olmadigi devirlerde, canlilar enerjilerini bu yollarla sagliyorlardi. Bitkiler ise (saprofit ve parazit olanlarin bir kismi hariç) enerji kaynagi olarak günes isinlarini kullanir. Günes isinlarinin kuantlarindaki enerjiyi kimyasal baglar halinde (nisasta) tutarlar ve bu kimyasal baglar tüm adribeslek (heterotrof) canlilarin enerji kaynagini ve yapi maddelerini olusturur. Ilk evrelerde (bitkiler olusmadan önce) enerji kaynagi olarak UV isinlarinin katalizledigi bazi ilkin organik moleküller kullanilmistir. Ozon perdesi olustuktan sonra bu kaynak büyük ölçüde kurumustur.
G. ÇEVREYE UYUM
Canlilar kural olarak yasadigi ortamin kosullarina uyum yapabilecek yetenege sahiptir. Bu durum homeostatik tepki olarak bilinir. Degisik kosullarin bulundugu ortamda en uygun yeri seçmeye çalisir; sayet tam anlamiyla uygun ortam bulamazsa, yapisal degisikliklerle (mutasyonlarin yardimiyla) bu uyum saglanmaya çalisilir. Günlük uyumlardan binlercesini farkinda olmadan yapariz. Örnegin gözün karanliga ve aydinliga uyum yapmasi gibi. Çevre kosullarinin degismesi canli bünyesine en az etki birakacak sekilde iletilmeye çalisilir (özellikle sicakkanlilarda); örnegin çölde ve kutuplarda insan kani her zaman ayni sicakliktadir. Canli, uyum yapabildigi oranda hayatta kalma sansina sahiptir. Bu oran ise kalitsal yapi ile saptanmistir. Bu sinirlarin disindaki uyumlar ancak mutasyonlarla saglanabilir.
H. ÜREME
Hiçbir canli sonsuz olarak yasamini devam ettiremez. Herhangi bir sekilde, üremeyle, kalitsal materyal gelecek kusaklara aktarilir. Birhücrelilerde bölünme ayni zamanda çogalmayi saglamasina karsin, çokhücrelilerde üreme belirli vücut kisimlarina özgü bir yetenek olarak ortaya çikmistir. Bazi canli gruplarinda gen degisimi olmaksizin (eseysiz) üreme görülmesine karsin (birhücrelilerde mitoz bölünme; çokhücrelilerde tomurcuklanma, dallanma, partenogenez çogalma, bitkilerde çeliklenme vs.) kural olarak eseyli üreme çok daha siktir. Bu sekilde degisik gen kombinasyonlari ortaya çikarak daha basarili döllerin meydana gelmesini saglar. Bu, evrim mekanizmasinin en önemli ögelerinden biridir.
I. EVRIMSEL UYUM VE VARYASYONLARIN KALITIMI
Tüm canlilar genlere sahiptir ve genlerin tümü de mutasyonla degisebilir. Bu, ayni türün farkli bireylerinin kalitsal olarak degismesini saglar. Dolayisiyla o anda faydali olan mutasyonlari tasiyan bireyler seçilir, zararli olanlar uyum yapamadigi için ortadan kaldirilir ve evrimsel bir yönlendirme ortaya çikar. Bu, zamanla türün degismesine neden olur; özellikle çevre kosullari degistigi zaman. Kalitsal uyumlar meydana gelmeseydi, hiçbir tür yasamini sürdüremeyecekti; çünkü çevre kosullari devamli olarak degismektedir.
I. BÜYÜME
Çevresindeki anorganik (ham) maddeleri kendi protoplazma yapisina çevirme, büyüme olarak bilinir. Bitkilerde (çok yillik) kural olarak sinirsiz bir büyüme görülmekle beraber, hayvanlarda her türün kendine özgü sekil ve büyüklüge ulasmasina kadar devam eder. Çok hücreli hayvanlarda genellikle bir büyüme evresi vardir. Bu evrede büyüme hizlidir. Daha sonraki evre olgunluk evresidir, büyüme yoktur; fakat protoplazmanin yenilenmesi için devamli besin yadimlamasi (asimilasyonu) vardir. Protoplazma, metabolik tepkimeler sonucu sürekli olarak yikilir, eger yasam devam edecekse bu protoplazmanin yenilenmesi gerekir. Birhücrelilerde büyüme, çogalma ile sonuçlanmasina karsin; çokhücrelilerde vücudun gelismesini ve irilesmesini saglar.
Yaslilik evresinde protoplazmanin yenilenmesi gittikçe azalir; hücre yavas yavas islevini; ilerlemis ve yayginlasmis durumlarda da yasamini yitirir. Bu bozulma herhangi bir yasta, yeterince besin alinmadiginda veya nitelik bakimindan doyurucu olmadiginda da ortaya çikabilir. Yenilenmenin kusursuz olmasi protoplazmanin içerdigi maddelerin eksiksiz olmasiyla saglanabilir. Büyüme her türde kalitsal yapiyla sinirlandirilmistir. Bunun alt ve üst sinirlari çevre kosullariyla belirlenmistir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder