19 Ekim 2009 Pazartesi

EZOP HAKKINDA KISA BİLGİ

EZOP MASALLARI




Fabl, öğüt ya da ders vermek için anlatılan, kahramanları hayvanlardan seçilmiş kısa bir öyküdür.
En ünlü fablları Ezop adında bir Yunanlının anlattığı bilin­mektedir.
Ezop’un İÖ 7. yüzyılın sonunda ve 6. yüzyılın başında ya­şamış olduğu sanılmaktadır. Atinalıların nefret ettiği Pisistratus adlı kralın hüküm sürdüğü dönemde Atina’ya giden Ezop’un, gelecek yeni bir kralın eskisini aratacağını göstermek için Atinalı-lar’a “Kral Arayan Kurbağalar” masalını anlattığı söylenir.
Ezop’a ilişkin çeşitli söylentilerden biri onun özgürlüğünü kazanmış bir köle olduğu ve sonradan krallara akıl hocalığı ettiği yolundadır.
Ezop’un masalları başlangıçta yazılı değildi. Yaşlılar bildik­leri masalları gençlere anlatır, bunlar kulaktan kulağa dolaşırdı. Filozof Sokrat’ın hapisteyken bazı masalları koşuk biçimine getir­diği söylenir. İÖ 4. yüzyılda Demetrios adında bir Yunanlı fablları toplu hale getirmiş, IS 1. yüzyılda İse fabllar Latince’ye çevrilmiş­tir. Fabllarda çeşitli bilgiler de vardır. Hayvanların özelliklerini öğretirken, insanların kendi kendilerini tanımalarına yardımcı olurlar. Fabllar Fransız yazar La Fontaine gibi pek çok yazan etki­lemiştir.
Aisopos (Ezop), hayvanlarda gözlemlediği davranış ve ilişki­lerden yola çıkarak ilginç bulduğu olayları, durumları işleyerek; insanlar arasındaki çelişki ve çatışmalara dikkat çekerek, insanlı­ğın içinde bulunduğu duruma ayna tutmuştur. Ezop Masalları Yunan klasiklerinden biridir. Dünya klasikleri arasında önemli bir yere sahiptir. Dünyada en çok tanınan klasiklerden birisi olduğu söylense de bu durum bir abartı sayılamaz. Bazı söyleşilerde Ezop’tan masalların anlatıldığına tanık olmuşuzdur. Çoğu kişi Ezop masallarını okumuş veya dinlemiştir. Hangimizin dağarcı­ğında “İnatçı İki Keçi” masalı yoktur ki? Çocukluk yıllarımızda, ilköğretim sıralarında bu masalı okuyup sevmişİzdİr. Ezop bir aydınlanmacı yazar; kitabı, ‘Aydınlanma Kitaplığımızın başat eserlerindendir.



Kitapta eleştirici, sorgulayıcı bir tavır ve mantık egemen. Ki­taptaki masalların çözümlemesi yapıldığında bunu anlamak ko­laylıkla mümkün. Anlatılan masalların insanları düşünmeye ve yorumlamaya davet ettiği açık. Arif olan anlar duygu ve düşünce­siyle hareket edilmiş, insanlığın durumu evrensel düzeyde tartı­şılmıştır.



MASALLARDAN ÖRNEKLER:




Kurt ile At:
Kurdun biri bir tarladan geçiyormuş, boydan boya arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki! Bırakıp gitmiş. Yolda Önüne bir at çıkmış. Onu görünce: “Ben de seni arıyordum/’ demiş; “şurada arpa buldum, ama yiyemedim, sana sakladım, bayılırım senin dişlerinin gıcırtısına. Gel, sen ye, ben de seyredeyim.” At kanmamış bu sözlere: “Yahu,” demiş, “ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa yiyebil-seydin karnını doyurmak zevkini bırakır da kulaklarının zevkini düşü­nür müydün?” demiş.
yaratılışlarından kötü olanlar, kendilerine iyilik ediyormuş gibi bir süs verseler de gene kimseyi kandıramazlar,



Tilki ile Üzümler:
Tilki çok acıkmış ve bir bağa girmiş. Üzümlerin iştah açıcı görüntülerine bakarak, karnını doyurmak İstemiş. Ancak, bîr türlü yetişip de, o güzelim üzümlerden koparıp yiyememiş. Bu sefer de, “önemli değil canım, nasıl olsa hepsi ekşiydi”demiş.
Elde edemediğimiz bir şeyi kötülemek, çok kolaydır.



Adam ile Aslan:
Bir adam ile bir aslan birlikte yolculuk ediyorlarmış. Hangisinin daha cesur ve güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Yolda, bir aslanı boğan bir adam heykeline rastlamışlar. “Görüyor musun?” demiş adam, aslana, “Bu heykel, insanın daha üstün olduğunun en iyi kanıtı değil mi?”
“O senin yorumun” diye cevap vermiş aslan, “O heykeli bir aslan yapsaydı, aslanın pençesinde en az yirmi insan olurdu.”

Hiç yorum yok: