18 Ekim 2009 Pazar

BATI TÜRKÇESİ’NİN GELİŞİMİ, BATI TÜRKÇESİ’NİN EVRELERİ, BATI TÜRKÇE’SİNİN ÖZELLİKLERİ

BATI TÜRKÇESİ’NİN GELİŞİMİ, BATI TÜRKÇESİ’NİN EVRELERİ, BATI TÜRKÇE’SİNİN ÖZELLİKLERİ



Batı Türkçesi kendi içerisinde üç evreye ayrılır:



1. Eski Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesinin ilk devresidir. 13-15. yüzyılları içine alır. Eski Türkçenin özelliklerini taşır. Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir. Eski anadolu Türkçesinde henüz Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar fazla değildir.



2. Osmanlı Türkçesi:
Batı Türkçesinin ikinci devresidir ve 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan zamanı kapsar. Bu dönemde Eski Türkçenin izleri kaybolmuştur. Azeri Türkçesi bu dönemde ayrılır. Arapça ve Farsçanın tesiri fazladır. Osmanlı Türkçesi tam beş asır imparatorluğun yazı dili olarak varlığını korumuştur.Bat medeniyetinin getirdiği ihtiyaçları Osmanlıcanın zengin vasıtalarıyla karşılamaya çalışan ve bir hayli başarılı olan bir dil, fakat yine sınıf dili kalıbı içinde ve bu yüzyılın gerektirdiği millet dili olmak imkanından mahrum dur. Osmanlıca bir yana, bu devirler boyunca konuşulan Türkçe sınırlı ölçüde yabancı kelimelerle de genişleyerek gelişmiş ve geleceğin yazı dılı olmaya hazırlanmıştır. Dil tarihimizin dikkate değer özelliklerinden biri de şudur ki geçmişin derinliklerinden gelen sözlü halk edebiyatı bizde devam etmiş, halk destan ve hikayeleri, halk şiiri erkenden azçok yazıya geçmiş ve bunun yanı başında halk için bazı kitaplar da yazılmıştır.



3. Türkiye Türkçesi: İkinci meşrutiyetten başlayıp günümüze kadar devam eden devredir. Milli edebiyat akımının mahsulü sayılan terkipsiz Türkçedir. Arapça ve Farsça kelimeler gittikçe azalmaktadır. Buna karşılık İngilizce kelimeler dilimize süratle girmekte ve yerleşmektedir. Yeni Türkçe Türkiye'de milliyetçilik akımının mahsulü olup Osmanlı yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak, daha doğrusu konuşma dilinden yeni bir yazı dili oluşturmak hamlesiyle meydana gelmiştir. Bu yüzyılın başı bütün Türkçe konuşan ulusların ve akrabalarının da kendi lehçelerine dönerek yeni yazı dilleri oluşturma çabalarına tanık olmuştur.



Bizde ilk Türkçülerle başlayan sadeleşme hareketi kısa zamanda gündelik ve edebiyat yazı dillerini aydınların konuşması ölçüsünde sadeleştirdi. Sonra yeni alfabenin uygulanması ve Atatürk'ün teşvikleri daha derinden bir millileşme hareketine yol açtı. Burada Yeni Türkçe bilgin ve teknik dillerini de kendi yapısından karşılamak ve yaratmak meselesi ile karşılaştı ve o yolda da cesaretli adımlar attı.



Dilimiz bağımsız bir medeniyet dili olmak davasında ve hızlı bir gelişme çağındadır. Ancak bu arada milli kaynakların yer yer akılsızca kötüye kullanılması milli dile güven duygusunu sarsmakta ve Batı dillerinin daha geniş ölçüde istilasına yol açmaktadır. Yeni Türkçe inançlı, ciddi ve uzun süreli çalışmalara muhtaçtır.

Hiç yorum yok: