20 Mart 2013 Çarşamba

Bilim Kurgu, 4. Sınıf Türkçe Çalışma Kitabı, Dinleme Metni, 5N1K Etkinliği

Yağmur yağıyordu. Kimse görünmüyordu ortalarda. Tavuklar, köpekler bile dam altlarına sığınmışlardı.
Biz beş arkadaş, birbirimizi kovalar gibi patır kütür koşuşarak evlerin arasından geçtik. Hatice Nine, pencereden seslendi:


- Nereye böyle çocuklar? Ayağınız mı yandı?


Hep gülüştük bu söze.


- Yanmadı nine, dondu, dedi Fadik.


- Hee, belli oluyor.


İki sokak aşağıda Fadikgilin evi. Yan taraftan dolaşıp onlara gittik. Anası, sevecenlikle karşıladı bizi:


- Girin yavrularım, çabuk girin, dedi.


Duvarda asılı geyikli halıya baktım. Bu eve ne zaman gelsem, gözümü alamam, bakarım. Bir yandan romanımı düşündüm. Gerisini nasıl getirmeli?


- Ee, otur bakalım Murat. Otur da anlat. Romanın sonu nasıl gelecek?


- Gerisini daha düşünmedim.


- Düşün işte. İyi başladın, gerisini de iyi götür.


- Ben bir şeyi anlamadım, dedi Osman. Babalarımızın adı yazılı birer paket attılar. Nereden biliyorlar babalarımızın adını?


- Bilirler, dedim. Onların çok gelişmiş aygıtları var. Uzaktan gözlüyorlar, dinliyorlar. Bizi, bizden iyi biliyorlar.


- Doğru ya. Medeniyette çok ilerlemişler.


- Peki, uçan daireye bindik, sonra ne oldu?


- Kızlar önce korktu; ağlamaya başladılar.


Ayşe ve Fadik, karşı çıktılar.


- Neden korkuyormuşuz? Kabul etmiyoruz, değiştir orayı.


- Peki, şöyle yapayım: Hepimiz de biraz korktuk. Yaşlı bir adam belirdi, “Korkmayın çocuklar.” dedi. Sizin için çok iyi olacak. Gelin benimle. Önce giysilerinizi değiştirmeliyiz. Bunlarla uzaya gidilmez. Sonra birlikte oturup yemek yiyeceğiz.


Yumuşak bir sesi vardı. İnsana güven veriyordu. Peşinden yürüdük. Salonlar, odalar… Kendiliğinden açılıp kapanan kapılar. Hiç görmediğimiz araçlar. Nasıl da büyükmüş taşıt. Dışarıdan hiç belli değildi.


Birer uzaylı bayan bize yardım etti. Yeni giysilerimizi giydirdiler. Hafifleyiverdik. Bu arada büyük bir hızla yol alıyormuşuz, farkında değiliz. Bir gürültü bile duyulmuyor.


Yemek masasına oturduk. Bizden başka baylı bayanlı bir düzine adam. Yalnız ikisi bizim dilimizi biliyor. Bizimle onlar konuşuyorlar. Öbürleri doktor, mühendis, uzman kişiler. Bize çok kibar davranıyorlar. Ne istersek hemen yerine geliyor. Yemekler bir harika. Sofrada kuş sütü eksik, her şey var.


Yaşlı adam bize açıklamada bulunuyor. Yemeklerin adını söylüyor. Hepsi de doğal yiyeceklermiş.


- Bizim dünyamızda yetişir bunlar, dedi. Varınca göreceksiniz. Çok değişik bir dünya bizimkisi. Her şeyin en iyisi yetişir. Bunlarla beslenen insanlar zeki olur. Biz ayrıca öğrenmeyi çabuklaştırıcı yöntemler geliştirdik. Şu karşıda oturan bayanlar öğretmendir. Bu işin uzmanıdırlar. Çok çabuk ve kolay öğretirler. Bana uyurken sizin dilinizi öğrettiler.


Fadik’in annesi kapıda dikilmiş, bize bakıyordu:


- Ne o, dedi. Ne anlatıyor bu Murat? Ders mi çalışıyorsunuz, nasıl ders bu?


Talip Apaydın
Biz Varız

Hiç yorum yok: