29 Şubat 2012 Çarşamba

Kuşlarla ilgili Nasrettin Hoca fıkraları,Ezop veya La Fontenden okuduğunuz bir hayvan masalı

KONU :Kuşlarla ilgili Nasrettin Hoca fıkraları,Ezop veya La Fontenden okuduğunuz bir hayvan masalı



MUHABBET KUŞU 



Nasrettin Hoca, pazarda bir adamın başına toplanan kalabalıga yaklaşır. Satıcı elindeki muhabbet kuşunu satmaya çalşmakta ve fiyatı ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akçe. Hoca fiyattaki bu aşırı farka kızar ve:
-Hemşerim bu nasil kuş 50 Akce istersin?
-Hoca efendi bu bildigin kuş değildir bunun özelliği var.
-Neymiş özelliği?
-Hocam bu kuşa muhabbet kuşu derler ve konuşur.
Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptiği gibi pazara döner. Biraz önceki satıcı adamin yanina durur ve yuksek sesle;
-Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll!
Herkesten cok muhabbet kuşu satan şaşar bu ise ve sorar.
-Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin?
-Sen 50 ye satiyorsun ama
-Dedim ya hocam benim kus konusur ama
-Oyleyse, benimki de düşünür!

KUŞA BENZEDİN
Hoca yolda bir leylek bulmuş. Almış onu evine götürmüş. Daha önce hiç leylek görmemiş. Uzun gagası ve bacaklarını çok yadırgamış. Tutup bir güzel kesivermiş onları. Sonra da yüksekçe bir yere koymuş. Karşısına geçmiş. Yaptığı işten memnun, seslenmiş:
- Bak şimdi kuşa benzedin.


ACEMİ BÜLBÜL


Hoca bir gün, yol kenarındaki hayrat ağaçlardan birine çıkmış, dut yemeye başlamış. Yanından geçen bir yolcu seslenmiş:
- “Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?”
- “Ben bülbülüm” demiş Hoca.
Adam :
- “Öyleyse öt bakalım” deyince, Hoca karga gibi acayip sesler çıkarmış.
- “Bu ne biçim bülbül sesi yahu”, demiş adam. “Bülbül hiç böyle mi öter.”
- “Ne yapalım” demiş Hoca, “acemi bülbül bu kadar öter!”


TARİFİ BENDEDİR


Hoca bir ciğer almış evine gidiyormuş. Yolda bir dostuyla karsılaşmış. Adam: 
- "Bak sana güzel bir ciğer yemeği tarifi yapayım da, bunu ağız tadıyla ye", demiş. Hoca rica etmiş: 
- "Benim aklımda kalmaz. Bir kağıda yazıver." Adam yazıp vermiş. Hoca biraz sonra lezzetli bir ciğer yemeği yiyeceğini düşünerek dalgın dalgın giderken, bir çaylak elindeki ciğeri kapıp kaçmış... Hoca çaylağın ardından bir süre baktıktan sonra elindeki kağıdı havaya kaldırmış: 
- "Ağız tadıyla yiyemeyeceksin. Tarifi bendedir!"



Tavşan ile Kaplumbağa masalı



Bir varmış bir yokmuş.. Ormanın birinde herkesten hızlı koşmakla övünen bir tavşan yaşarmış. Bu tavşan, daima kaplumbağanın yavaşlığı ile dalga geçermiş. Sonunda, kaplumbağa ona: “Sen kendini ne sanıyorsun? Tamam, hızlı koştuğun doğru, ama sen de geçilebilirsin!” diye yanıt vermiş. Tavşanı gülme tutmuş: “Beni koşuda geçmek, ha? Kim geçecekmiş? Yoksa sen mi? O kadar hızlıyım ki, kimse beni geçemez! İstediğin şey üzerine bahse girerim, kabul ediyor musun?” Kendisine bu derece tepeden bakılmasından rahatsızlık duyan kaplumbağa, bu meydan okumayı kabul etmiş. Yarış parkuru belirlenmiş ve ertesi sabah, gün doğarken başlangıç çizgisine gelmişler. Kaplumbağa, kaderine boyun eğip yavaş yavaş ilerlemeye başlamış. Tavşan ise uykusuzluktan esneyip duruyormuş. Uykunun ağırlığıyla göz kapakları inen tavşan, rakibinin ne kadar ağır ilerlediğini görerek bir parça kestirmeye karar vermiş. “Sen rahat rahat git, ben daha sonra, dört sıçrayışta sana yetişirim.” Rahatsız bir uykunun ardından, nihayet sıçrayarak uyanıp gözleriyle kaplumbağayı aramış. Oysa o hala çok yakınındaymış. Henüz yolun üçte birini bile aşamamış.
Bunun üzerine, iyice rahatlayan tavşan, kahvaltı etmeye yetecek zamanı olduğuna karar vermiş. Yakındaki bir tarlada çok güzel havuçlar görmüş ve iştahla havuç yemeye koyulmuş. Ama hem çok fazla yediği, hem de güney iyice yükseldiği için, yeniden uykusu gelmiş. Yolun yarısına gelmiş olan kaplumbağaya şöyle bir baktıktan sonra, bitiş çizgisine gitmeden önce biraz daha kestirmeye karar vermiş.
Onu geçtiğinde kaplumbağanın yüzünün alacağı şekli düşününce, gülerek uykuya dalmış. Çok geçmeden mutlulukla horluyormuş. Güneş ufuk çizgisine doğru inişe geçmeye başladığı sırada, sabahtan beri hedefine doğru azimle ilerlemekte olan kaplumbağanın parkurun sonuna varmasına bir metreden biraz fazla kalmış. İşte o anda, tavşan korku içinde uyanıvermiş: Uzaklarda, çok uzaklarda kaplumbağayı görmüş ve koşarak peşine düşmüş.
Uzun bacaklarını ileri geri hızla hareket ettirerek, dili dışarıda, çılgınlar gibi koşan tavşan, kaplumbağaya yetişmek üzereymiş. Biraz daha hızlansa neredeyse başaracakmış. Ama kaplumbağa bitiş çizgisi olarak kararlaştırılan noktayı henüz geçtiğinden, son hamlesinin bir faydası olmamış. Zavallı tavşan! Yorgun ve onuru kırılmış olarak, sessizce gülümsemekte olan rakibinin yanına yığılmış. Kaplumbağa ona bakıp şöyle demiş: “Son gülen iyi güler! Hahahaha”…
Tavşan ile Kaplumbağa / La fontaine

11 yorum:

Adsız dedi ki...

hiç komik değildi

Adsız dedi ki...

çok boksunuz.

Adsız dedi ki...

very very bad

Adsız dedi ki...

iyyy

ipek dedi ki...

bazıları güzel ama diğerlerinin alakası yok!!!!!!!

Adsız dedi ki...

Sen cok gerizekalisin adsiz

Adsız dedi ki...


iğrençti

Adsız dedi ki...

çok teşekkürler bu ödevime çok yaradı


























































































veysel dedi ki...

çok işime yaradı


Adsız dedi ki...

abi kaplumbağa ve tavşanın ne alakası var amacınız ne amacsızlar

Adsız dedi ki...

İşime yaradı teşekkürler