Otuz Beş Yaş Şiiri ve Tahlili |
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında. CAHİT SITKI TARANCI
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
-ün: tam uyak
-er: tam uyak
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
-üz: tam uyak
-ar: tam uyak
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
ben değilim: redif
-an: tam uyak
-am: tam uyak
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
-ımız: redif
-ir: tam uyak
-k(-ğ): yarım uyak
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
-mış: redif
-ar: tam uyak
Olduğunu: redif
-ert: zengin uyak
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
-ar: tam uyak
-im: tam uyak
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
-ında: redif
-aş: tam uyak
olacak: redif
-ın: tam uyak
CAHİT SITKI TARANCI
* Şiirdeki kafiye örgüsü ve ritim özellikleri, okunuşun ahenk kazanmasını sağlamaktadır.
CAHİT SITKI TARANCI HAKKINDA KISA BİLGİ
Cahit Sıtkı Tarancı şiirinde bireysellikteki evrenselliği yakalayabilmiş olmasıyla, şiiri yararcı mecrasına çekmeden, devinim, ses, biçim birlikteliğiyle yoğurarak kitlelere ulaştırmayı başarabildi. Cahit Sıtkı Tarancı, zaman, Türkçe, şiir, ölüm dolayımından ilerleyerek, üzerinde “divan şairi kokusuyla hece ve garip akımı ekseninde seyreder. 0, “Türkçe ağzımda anamın sütü gibidir. Suda sabun gibi eriyor zaman. Ölüm bir at olmuş, kişner kapımda” ve “Şiir sözcüktür” dedi. Fakat sözcük nedir? Gene kendi deyişiyle “Dost, kadeh, sevgili, özlem, düş, anlam gölgesi arada rengi olan, insanoğlundan haber veren bir derinliktir” . Asıl önemlis4 doğayı, tüm yaşamı emerek usa indirir, gönle düşürür. Hele de söz, sanatlarla şerbetlendirilirse, dünyanın en varsıl açılımını ortaya çıkartarak cevher olur, yüreğe akar gider. İlkokulu Diyarbakır’da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi’nde okumaya başlaması, çok bilgili, görgülü, irfan sahibi laik öğretmenler elinde yetişmesi bir şanstır. Fransızcayı öğrendiğinden Baudelaire, Rimbaud, Mallarmö‘yi tanıdı, çözümledi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris’te yaptı. 1946’da CHP Şiir Odülü’nde birincilik aldı. Dağlarca ve A. İlhan, ilk üçe giren diğer şairlerdi.
Masmavi gölgeler bile ses vermiyordu çığlığına. Kendini Haşim gibi çirkin bulması, kız arkadaş edinememesi, yalnızlığını katlıyordu. Kırılgan, ürpertili ve tedirgin oluşu, doğal ki, şiirini derinleştiriyordu.
Bu yöne, tarih açısından bakıldığında, yaratı ve donatmak sanatının, yansıtma yoluyla yaşamın boşluklarını giderme konusunda, sanatın özüyle işlevine ters düşmeyen, birbirini tümleyen bir dolayım oluşturmak istediği görülebilir. Fakat Tarancı şiirlerinde, olanı, sorularıyla tırtıklarken, olabilir olan şeyi pek de görüp söylememiştir. Çağa özgü az güvenilirliği, bozulmayı içerikle beslerken, doğuş koşullarını, temel kavramlar üzerinden sanat gerçeğinin yansısıyla duymuş olması gerekirken; aynalarda kendini daha çok görmek istememesi uğruna, bu korkuyla olsa gerek, öznelliğin iç dünyasından gene bu ikircikliğiyle vazgeçmektedir. Tarancı, esrarlı yollara kolayca sapmaz gözükse de, sürekli içe gider. Şiir içte gezdirilen bir aynadır da ona göre.
ŞİİRİN İÇERİĞİ
Dante gibi ortasındayız ömrün: telmih, teşbih
Delikanlı çağımızdaki cevher: İstiare
Gözünün yaşına bakmadan gider: iktibas (deyim alıntılanmıştır)
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var: Tecahül-i arif, istifham
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?: İstifham
Su insanı boğar, ateş yakarmış!:Tecahül-i arif
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?:İstifham
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim: İstifham
Edebi sanatlar şiire zenginlik katmaktadır.
* Şiirdeki mısra sayısıyla şiirin anlamı arasında bir ilişki kurulabilir. Şiir 5 dörtlükten oluşur. Dörtlük sayısı da 7’dir. Bunların çarpımından 35 sayısını elde ederiz.
* Otuz Beş Yaş şiirinin teması, ölümdür. İlahi, Baki’nin dizesi ve Hüzün şiirlerinin de temaları ölümdür. Yunus Emre ve Baki’nin şiirleri divan şiiri geleneğine uygundur. Hüzün şiiri ise Batı edebiyatının bir verimidir. Ölüm teması, doğu edebiyatlarında daha uysal görülür ve gösterilir.
* Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün: Ömrün nasıl da bitiverdiğini anlatmaktadır. Zamanın hızla aktığını belirtmektedir.
Zamanla nasıl değişiyor insan: İnsan, zamanın yıpratıcı etkisinden kurtulamamaktadır. Şiirin bütününde de insanın ölüme yazgılı olduğu düşüncesi işlenmektedir.
* Otuz Beş Yaş şiirinin bütününde ifade tarzı bakımından yerli ve mahalli unsurları yer almaktadır. Çünkü bu şiir, yerli ve mahalli bir temaya göre yazılmıştır.
* Otuz Beş Yaş şiirinin Türk şiirinde “saf şiir” geleneğine ve dünya şiirinde ise mistik şiir geleneğiyle ilişkilendirilebilir.
1.BİRİM: Dante, Sevgi Gökdemir ve Ayvaz Gökdemir’in dediğine göre; İtalyan şairi, otuz yaşında iken siyasete atılmış, otuz beş yaşındayken rakip taraf duruma hâkim olunca kaçmış, sonunda rakipleri tarafından dâimi sürgünlüğe ve ele geçtiği takdirde diri diri yakılmaya mahkûm edilmişti. Bu arada meşhur eserini( İlahi Komedya) “Hayat yolunun ortasında kendini karanlık bir ormanda buldum” diye başlıyor diyorlar. Tarancı da Dante’den esinlenerek başlamış şiirine.
Şair otuz beş yaşın hayat yolunun yarısı olarak kabul ediyor. Artık bu yaştan sonra bütün canlılığın yavaş yavaş azaldığını ölümün yaklaştığını belirtmek istemiş. Devletlerin doğuşu( kuruluşu ) vardır. Yükselme dönemi, duraklama dönemi ve çökme dönemi vardır. Burada da şair insan hayatının yükselme devrinin sonunu otuz beş yaş olarak kabul ediyor. Bu yaştan sonra artık insan duraklamaya başlıyor ve daha sonrasında da hayat sona eriyor. Delikanlılıktaki cevher, canlılık, delidoluluk, hayata sıcacık bakmaların geçici olduğunu, biz ne kadar istesek de bu günlerin biteceğini vurguluyor.
2. BİRİM: Şair sûretindeki değişikliği aynaya bakarak fark ediyor. Saçlarının yavaş yavaş beyazladığını, yüzündeki yaşlılık çizgilerini, gözünün altındaki mor halkaları fark ediyor ve önceden olan( genç iken ) yüzünün güzelliğini, pürüzsüzlüğünü hatırlayıp, aynaların kendine düşman göründüğünü söylüyor. Kendini güzel, genç göstermediğinden yakınıyor. Fakat yaşlandığının da farkındadır.
3.BİRİM: Şair artık yavaş yavaş yaşlandığının farkındadır. Önceden çekilmiş olduğu resimlere bakınca resimdeki kendisiyle aslının birbirine benzemediğini görüyor. Eskiden olan heyecanı, canlılığı, gençlik duyguları artık kaybolmuş. Yüzü eskisi gibi gülmüyor artık. Resimlerdeki gülen adamı kendisine benzetemiyor. Artık hayatından şüphe ediyor, kaygıya düşüyor. Her an ölüm gelebilir. Kaygısız olduğu yalanmış, kaygı duyuyor artık.
4.BİRİM: Bu dizelerde diğer şiirlerinde olduğu gibi yalnızlıktan bahsediyor. İlk aşkını hayal meyal hatırlıyor. Şairden şimdi o kadar uzaklaşmıştır ki, hatırası bile yabancı gelir. O duygular, o hayaller, o heyecan ve ümitler sanki bir zamanlar onun değilmiş, onları yaşamamış gibi şaire uzak, yabancı geliyor. Gençlik yıllarında her zaman beraber olduğu arkadaşları, dostları artık yanında yok, hepsinden yolları ayrılmış. Hepsi bir tarafa dağılmış, yapayalnız kalmış hayatta.
5. BİRİM: Gökyüzünün rengini genel olarak mavi diye biliriz. Zaten gökyüzü denince akla mavi, açık, güzel bir görüntü olarak algılarız. Gençliğin de verdiği canlılıkla sadece gökyüzünün güzel yanlarını görmek isteriz, öyle hatırlamak isteriz. Fakat yaşlanınca artık gerçekler gözümüze gözükür ve şair de gökyüzünün başka renklerini fark ediyor. Taşın sert olduğunu, suyun insanı boğduğunu, ateşin ise yaktığını fark ediyor. Artık hayatın tozpembeliğini aşıp gerçekleri görebiliyor.
7. BİRİM: Her insanın ölümü tadacağını söylüyor. Hiçbir insan ebedi olmayacak. Burada tasavvufi bakış açısıyla yaklaşmıştır. Ebedi uykuya yatıp daha uyanmayacağız. Gözlerimizi son defa kapattığımızda ebedi uykuya dalacağız ve daha uyanmayacağız. Bu ölüm ne zaman, nerde, ne şekilde, kaç yaşında olacağı da bilinmez. Şair en sonda ince bir istihza (olay) ve büyülü Divân şâiri Bâkî’nin : “Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâkî – Durup el bağlayalar karşında yârân sâf sâf” olarak vasıflandırıyor. Yani bir namazlık saltanatın olacak sen musalla taşında yatıca padişah huzurunda durdukları gibi herkes senin önünde ellerini bağlayacak.
Tarancı’nın ilk şiirlerinde görülen yalnızlık ömrü boyunca onun şiirine sinmiştir. Aile ocağından ayrı İstanbul’da tek başına yaşamanın Tarancı üstünde bıraktığı bir etki olarak bilinen yalnızlık Tarancı’yı içkiye yönlendiren nedenlerden biri olarak düşünülmüştür. İçki sayesinde kendisini mutlu ve neşeli yapan bir dünyaya gittiği düşünülebilir. Fiziksel görünüşünün onun ruhsal yaşamını etkilediği, bu yüzden de yalnızlık duygusunun arttığı söylenebilir. Otuz Beş Yaş şiirinde yalnızlık duygusunun arttığı ve dostlarının yavaş yavaş yaşamdan göçmelerinin de onu etkilediği görülür. Yalnızlık duygusu içinde zamanın geçmediğinden yakınır fakat yinede kaderini kabul eder ve yalnızlık içinde geçse de yaşamın yaşam olduğunu ve herkesin aslında yalnız olduğunu savunur.
Z Bireyden, aynadaki görüntüsünden yola çıkarak ölüm ve fanilik konularına değinmiştir. Genele gitmiştir.
Z Bu şiir ömrün yarısına varmanın bilincine ermiş bir insanın, ölümden duyabileceği ürpertiyi dile getirmiştir. Buna rağmen şair ölümün herkesin başında olduğunu düşünerek avunmaktadır: “Neylersin ölüm herkesin başında”.
Z “Dante gibi ortasındayız ömrün” diyerek kendisini İtalyan şair Dante’ye benzetmiştir. Dante ile Tarancı’nın bu konudaki benzerliği ise iki şairinde ölüm konusunu işlemeleri ve yapıtlarında ölümden bahsetmeleridir.
Z Cahit Sıtkı ölümü ızdırap duyarak karşılar fakat metafizik duygulara kaçmaz. Bunun sebebi ise laiklik düşüncesinden dolayı başka konulara çekmez.
Z Cahit Sıtkı sosyal konularla ilgilenmez.
Z Şiirde sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen deyimler: “gözünün yaşına bakmadan gider”, “şakaklarıma kar mı yağdı ne var?”, “gözler altındaki mor halkalar”.
Z Gerçeklerden ayrılıp hayal dünyasına. Şair yaşadığı ana çok bağlı ve o andan kopmuyor.
Z Bu şiire hâkim olan zaman şimdiki zamandır. Otuz beş yaşına gelmiş bir insanın geçmiş ve geleceğine bakışı vardır.
Z Şiir otuz beş mısradan oluşmuştur.(5x7)
Z 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. abab çapraz uyak örgüsü kullanılmıştır.
otuz beş yaş ses olaylarıÜnsüz benzeşmesi çıktı-ettimÜnsüz yumuşaması rengi-yalnızlığımız. ünlü daralması artıyor-duruyor-değişiyor ünlü düşmesi resmime- ömrün.Nerde Ulama ortasındayız ömrün,saltanatın olacak, Kaynaştırma-Gözünün-yaşına ÇAPRAZ KAFİYE: "a b a b" "cdcd"olmalı.Sarma Uyak (Kafiye)
Bir dörtlükteki birinci dize ile dördüncü dizenin kendi arasında, ikinci dize ile de üçüncü dizenin kendi arasında kafiyeli olmasına “sarma uyak (kafiye)” denir. Sarma kafiye “abba” şeklinde gösterilir.
|
43 yorum:
teşekkürler çok yardımcı oldunuz
şiirin şairle ilişkisi nedir? sorusuna cevap verebilirmisiniz ödev ama cevabı bulamıyorum
cevabı hemen bulursanız sevinirim:):))
Tarancı’nın ilk şiirlerinde görülen yalnızlık ömrü boyunca onun şiirine sinmiştir. Aile ocağından ayrı İstanbul’da tek başına yaşamanın Tarancı üstünde bıraktığı bir etki olarak bilinen yalnızlık Tarancı’yı içkiye yönlendiren nedenlerden biri olarak düşünülmüştür. İçki sayesinde kendisini mutlu ve neşeli yapan bir dünyaya gittiği düşünülebilir. Fiziksel görünüşünün onun ruhsal yaşamını etkilediği, bu yüzden de yalnızlık duygusunun arttığı söylenebilir. Otuz Beş Yaş şiirinde yalnızlık duygusunun arttığı ve dostlarının yavaş yavaş yaşamdan göçmelerinin de onu etkilediği görülür. Yalnızlık duygusu içinde zamanın geçmediğinden yakınır fakat yinede kaderini kabul eder ve yalnızlık içinde geçse de yaşamın yaşam olduğunu ve herkesin aslında yalnız olduğunu savunur.
şu özeti okuyup da şu soruyu soran o beyinde ne var...
ahahah yorumuna çok güldüm bu arada çok teşekkür ederim elinize sağlık
Teşekkürler çok işime yaradı. Adamımsın!
Akımı ne bu şiirin sembolizm diyecek halk deyişleri var acıklarmısın
SEMBOLİZM (SİMGECİLİK)
19.yüzyılın ikinci yarısında parnasizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Parnasyenler insan duygularına, izlenimlere önem vermiyorlardı Onalr için önemli olan gerçekti, düşüncelerdi.Sembolistler bu anlayışa karşı çıkmış, duygusallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir. Onalra göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle değerlendirilir. Sembolistler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.
Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir. Onlara göre şiir düşüncelere değil duygulara seslenmelidir; çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz.
Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. Sözcüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir. Anlam kapanıklığı ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin kullanılmasına yol açmış, dolayısıyla dil de ağırlaşmıştır.
Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık, sembolizmin en belirgin özelliklerindendir.
Durgun sular, ay ışığı, alacakaranlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm başlıca temalarıdır. Lirizm, bu anlayışın en önemli ögesi durumundadır.
Parnasyenlerin genellikle “sone” nazım biçimini kullanmalarına karşın, sembolistler daha çok serbest nazım biçimlerine yönelmişlerdir.
Başlıca temsilcileri:
Baudelaire
Rimbaud
Mallarme
Verlaine
Puşkin
TÜRK EDEBİYATINDA SEMBOLİZM
Bu anlayışın ilk uygulayıcısı Cenap Şahabettin’dir. Ancak bu akımın en başarılı örneklerini veren şairimiz Ahmet Haşim’dir. Kimi yönleriyle Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairler de bu akımın izlerini taşırlar.
“Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, ama duyulmak üzere oluşmuş müzik ile söz arasında, sözden çok müziğe yakın, ortalama bir dildir”.
Ahmet Haşim (Piyâle Önsözü)
kaynak:http://www.dilimiz.com/
Şiirde sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen deyimler: “gözünün yaşına bakmadan gider”, “şakaklarıma kar mı yağdı ne var?”, “gözler altındaki mor halkalar”
Şiirde sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen deyimler: “ düşman görünürsünüz “, “dost bildiğim aynalar “, “güler yüzlü adam “,yollar ayrıldı “, “ölüm herkesin başında “, “Ayva sarı nar kırmızı “, “çizgili yüz “, “dönüp duruyor “ sorunun cevabı açıklamanın sonunda var.
şiirdeki gelenek ve zihniyet nedir acaba
Şiir geleneği, daha önce yaşamış şairler tarafından oluşturulur. Dil, tema ve yapı bakımından birbiriyle aynı ve benzer şiirler yazan şairler, bir geleneği başlatırlar. Böylece divan şiiri geleneği, halk şiir geleneği, modern şiir geleneği gibi gelenekler ortaya çıkar.
Şiirler, yazıldıkları dönemin zihniyetinin etkisindedir. Öyleyse gelenek ile zihniyet birbiriyle yakın ilişkilidir. Çünkü, geleneklerin oluşumunda zihniyetin - yaşanan dönemin her türlü etkinliğinin- etkisi büyüktür.
Her geleneğin bir başlangıcı, olgunluk devri ve gözden düştüğü devri vardır.
Bir şair bir şiir geleneğinin ses veya söyleyiş özelliğinden, yapısından yararlanabilir. Yararlanmak, bu geleneği sürdürmek anlamında değildir.
Otuz Beş Yaş şiirinin Türk şiirinde “saf şiir” geleneğine ve dünya şiirinde ise mistik şiir geleneğiyle ilişkilendirilebilir.zihniyet batı edebiyatı
Otuz Beş Yaş şiirinin bütününde ifade tarzı bakımından yerli ve mahalli unsurları yer almaktadır. Çünkü bu şiir, yerli ve mahalli bir temaya göre yazılmıştır.
Yeah
Şiirdeki imgeleri bulabilir misin ?
şiirdeki sanatlar
Dante gibi ortasındayız ömrün: telmih, teşbih
Delikanlı çağımızdaki cevher: İstiare
Gözünün yaşına bakmadan gider: iktibas (deyim alıntılanmıştır)
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var: Tecahül-i arif, istifham
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?: İstifham
Su insanı boğar, ateş yakarmış!:Tecahül-i arif
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?:İstifham
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim: İstifham
Dante gibi ortasındayız ömrün: telmih, teşbih
Delikanlı çağımızdaki cevher: İstiare
Gözünün yaşına bakmadan gider: iktibas (deyim alıntılanmıştır)
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var: Tecahül-i arif, istifham
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?: İstifham
Su insanı boğar, ateş yakarmış!:Tecahül-i arif
şiirdeki imgeler
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?:İstifham
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim: İstifham
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar: İstifham, istiare
çok teşekkür ederim çok işime yaradııı :D :D :)
35 yaş şiirinin nazım biçimi nedir?
35 yaş šiirinin kīta kïta tema ve konusunu bulur musunuz?
35 yas siirinin nazim biçimi nedirrr
bu şiirin sözcük türleri nelerdir lütfen acil cevap ödevim yarın
Yalnız abab sarmal uyak değil çapraz uyak olması gerekiyo :D abba sarmal uyak olr
Yalnız abab sarmal uyak değil çapraz uyak olması gerekiyo :D abba sarmal uyak olr :D
nazım şekli ve nazım türünü bulabilir misniz ????? çok acil lütfen
Nazım türü abab çapraz uyak. Nazım şekli 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. abab çapraz uyak örgüsü kullanılmıştır.
Şiirin nazım şekli:Otuz Beş Yaş şiirinin bütününde ifade tarzı bakımından yerli ve mahalli unsurları yer almaktadır. Çünkü bu şiir, yerli ve mahalli bir temaya göre yazılmıştır.
* Otuz Beş Yaş şiirinin Türk şiirinde “saf şiir” geleneğine ve dünya şiirinde ise mistik şiir geleneğiyle ilişkilendirilebilir.
Siirdeki ses olaylarını yazar misiniz?
sadece kafiye ve redif yönünden incelenmesi lazım.
gerçek mecaz anlamları yazarmısınız
Siirdeki ses olaylarını yazar misiniz?
cahit sıtkı tarncının yaş otuz beş şiirinin yazmasının sebeplri nelerdir acil hemen yoolarsanız....
cahit sıtkının yaş otuz beş siirinin yaz masının sebepleri nelerdir acilllllllll odev..
bu şiiri yazmasının sebepleri nelerdir???
Şiirdeki ses olayları yazdığın kadar mı yoksa daha fazlası var mı ?
çapraz uyak demi sarmal uyak deil yani
siirin türü teması nedir
siirin türü teması nedir
fenerbahçe yazarın bakış açısı yok amk.
yazarın bakış açısı yok amk.
yaş otuz beş şiirinin imgeleri nelerdir ayrıntılı şekilde anlatır mısın lütfennn...
yaş otuz beş şiirini imgesel olarak inceleyebilir misiniz ? ayrıntılı bir şekilde lütfenn
Boktur
Yorum Gönder