12 Ekim 2009 Pazartesi

DEMOKRASİNİN TANIMI,ÇEŞİTLERİ VE FAYDALARI

ADI:



SOYADI:


NO:

SINIFI:

KONU:

DEMOKRASİNİN TANIMI,ÇEŞİTLERİ VE FAYDALARI

ÖĞRETMEN:


KAYNAKALAR:
MEYDAN LARUS
BRİTANNİCA
SOSYAL BİLGİLER DERS KİTABI
İNTERNET















DEMOKRASİ
Bir ülke halkının kendi kendisini yönetmesi demektir.Demokrasinin ilk uygulamaları Eski Yunan’da görülmüştür.Yunanca’daki demos (halk) ve kratos (iktidar) sözcüklerinin birleşmesinden oluşan “demokrasi”, yalnızca ayrı¬calıklı bir ya da birkaç kişinin değil, bir bütün olarak halkın ülkenin yönetimine katıldığı bir yönetim sistemi anlamına gelir.
Atina’nın doğrudan demokrasisinde, halk bir meydana toplanır ve önemli konulardaki kararlarını yöneticilere bildirirlerdi. Yalnız
burada hemen hatırlanması gereken nokta, eski Yunan’da yalnız vatandaşların demokratik hak ve özgürlüklerden yararlandıkları, kölelerin ise hiçbir hakları bulunmadığı idi.
Demokrasi, zamanla yönetilenlerin yönetime katılması için temsilcilerinin seçildiği rejimlerin adı oldu. Aslında, tüm siyasal ve toplumsal sistemler gibi, teknolojik değişme ve gelişmeler sonucu ortaya çıktı. Tek bir mutlak hükümdarın bulunduğu rejimlere genellikle "polis devleti" denirdi. Bu devlette, hükümdar tek başına, tanrının temsilcisi olarak, gelenekler üzerinde hüküm sürerdi; genellikle destekçileri din adamları ve toprak sahipleri idi.
Doğu’da teknolojik değişme ve gelişme yavaş olduğu için, Batı Avrupa’daki değişme ve gelişmeler sonunda, toplumda din adamları ve toprak sahiplerinin yanında tüccar, esnaf ve en önemlisi sanayiciler ortaya çıktılar ve yönetimde söz sahibi olmak istediler. Tarımdan sanayiye, kırsal üretimden kentsel üretime geçiş sonunda, hükümdarın yanında artık halk ya da yeni gelişen tüccar, esnaf, sanayici yer almak istedi.
Böylece hukuk devleti kavramı ve meşrutiyet yönetimleri doğdu. Artık hükümdarın
yanında halktan seçilmiş meclisler de yer alıyor ve hükümdarın karşısında bu insanların yaşam hakkı, söz hürriyeti, mülkiyet hakkı, inanç hürriyeti gibi vazgeçilmez ve devredilmez hak ve hürriyetleri kabul ediliyordu. Bu gelişmenin en önemli göstergelerinden biri, bağımsız mahkemelerin bu hak ve hürriyetleri güvence altına almasıydı.
Teknolojik değişme ve gelişme hızını sürdürünce, köylülerin, köylerde toprak sahibi olan ağaların ve din adamlarının yanında, yönetime ortak olmuş bulunan tüccar-esnaf-sanayici üçlüsüne ek olarak işçiler de sayıca arttılar ve yönetimde söz sahibi olmak istediler. Böylece hukuk devleti, sosyal refah devleti kavramına, meşrutiyet kavramı da demokrasi kavramına dönüştü.
Demokrasi her ne kadar halkın halk tarafından yönetimi ya da çoğunluk yönetimi olarak adlandırılsa da, çağdaş değişme ve gelişmeler ona yeni anlamlar kazandırdı. İlk ortaya çıkan kavram, temsili demokrasi anlayışıdır. Bu anlayışa göre halk, doğrudan doğruya kendini yönetemeyeceği için, seçtiği temsilciler aracılığı ile yönetilir.
İkinci olarak ortaya çıkan kavram, özgürlükçü demokrasi kavramıdır. Bu kavram, özellikle baskıların en korkuncu, çoğunluğun baskısıdır anlayışından kaynaklanır. Bir demokratik sistemin en önemli özelliğini başta azınlıkların, yani düşünceleri azınlıkta kalanların hakları olmak üzere, tüm insan haklarına dayalı olması gereğine dayalı bir yaklaşımı belirtir.
Çağımızdaki tüm gelişme ve değişmelerden sonra, bugün demokrasi kavramı, düşünceleri azınlıkta kalanların da çoğunluğu kazanabilme hak ve olanağına sahip oldukları bir çoğunluk yönetimi özelliğine erişmiştir. Bir başka deyişle, demokrasinin temel koşulu, klasik insan hak ve özgürlükleri olduğu gibi, azınlıkta kalan düşünce sahiplerinin de kendi düşüncelerini, çoğunluğu kazanmak amacıyla savunabilmeleri ilkesine dayanır.
Genel bir tanımla demokrasi şöyle tarif edilebilir: “Egemenlik haklarının halka ait olduğu düşüncesine dayandırılmış siyasi bir sistemdir.” Demokrasinin bir başka tanımı şöyle yapılmıştır “Demokrasi bir yönetim düzeninde halk iradesinin ağır basması veya yönetimin halk tarafından denetlenmesidir.”
Çağımızda demokrasi değişik ideolojiler tarafından birbirinden farklı, hatta çelişkili anlamlarla doldurulmuştur. Bu bakımdan demokrasi için tek bir tanımda birleşmek mümkün değildir. J. J. Russeau, demokrasinin gerçek şekliyle hiçbir zaman var olmadığını ve var olmayacağını ileri sürmüştür.
Burada Demokrasinin çeşitlerinden de bahsetmekte yarar vardır. Bu çeşitler şunlardır: Doğrudan doğruya demokrasi, temsili demokrasi, liberal demokrasi, sosyal demokrasi, Hıristiyanî demokrasi, halk demokrasileri (Totaliter demokrasi).
“Siyasi kararların, çoğunluk esasına göre doğrudan doğruya şehir halkı tarafından alındığı yönetim şekline doğrudan doğruya demokrasi denilir.”; “Yurttaşların siyasi haklarını doğrudan doğruya değil de kendi seçtikleri ve kendilerine karşı sorumlu bulunan temsilciler aracılığı ile kullandıkları yönetim şekline temsili demokrasi adı verilir.”; “Azınlıkta kalanların kişisel ve kamu haklarını güvenlik altına alabilmek için çoğunluk iktidarının anayasa ile kısıtlanarak uygulandığı yönetim şekli liberal demokrasi adını almıştır. Buna anayasal demokrasi de denilir.”; “Siyasi anlamda demokrasinin öngördüğü ilkeler dikkate alınmaksızın, sosyal ve ekonomik farkları en aza indirmek amacını güden sisteme sosyal demokrasi denilir.”; “Hıristiyan din buyrukları ile demokratik ilkeleri bağdaştırmayı amaçlayan akıma hıristiyanî demokrasi denilmiştir.”; “İkinci dünya savaşı ertesinde çeşitli ülkelerde S.S.C.B örnek alınarak kurulan demokratik cumhuriyetlere halk demokrasileri veya totaliter demokrasi adı verilmiştir.” Bu tür demokrasi Rusya’nın peykleri durumundaki Arnavutluk, Macaristan, Polonya, Romanya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Çin, Kuzey Kore ve Vietnam gibi devletlerde uygulanmış, halen de bazılarında uygulanmaktadır.
Siyasal bir topluluğun teşkilatlanmasında en çok başvurulan yollardan biri doğrudan doğruya demokrasi çeşidi olmuştur. Antropologlar, demokrasinin birçok ilkel topluluk tarafından uygulandığını ortaya koymuşlar ve bu sistemin tarih öncesi çağlardan beri kullanıldığını göstermişlerdir. Fakat, Batı siyasal geleneği açısından demokrasinin başlangıcı eski Yunan’daki şehir siteleridir. Sistemli bir siyaset teorisi kurmayı deneyen Eflatun ve Aristoteles demokrasiyi beş veya altı hükümet biçiminden biri olarak göstermişlerdir. Demokrasinin en iyi tanımını Aristotales Polikon’da yapmıştır. Fakat, bu demokrasi anlayışı, günümüz demokrasi anlayışından tamamıyla farklıdır. Eski Yunanda kanunları, yurttaşların hepsi bir araya gelerek yapıyorlardı. Çünkü, o dönemde devletler genellikle bir şehir ve yöresinden oluşacak derecede küçüktü. Yurttaş sayısı çoğu zaman (10.000)’i geçmiyordu. Bu sayı azlığı doğrudan doğruya demokrasiyi mümkün kılıyordu. Bu devletlerde yurttaş kitlesi ile ergin halk kitlesi eşit değildi. Kadınların bu site devletlerinde oy kullanma hakkı yoktu. Bunun yanında yurttaşlık haklarından yoksun kalabalık bir köle sınıfı da vardı. Yunan demokrasisi köleliği kendi yapısına aykırı bulmuyordu. Eski Yunan demokrasisinde bütün yurttaşlar meclise katılmak ve oy vermek hakkına sahip idi. Bunun gibi yürütme ve yargı organlarında da görev alabilirlerdi. Görev dağılımı seçim yahut kura ile yapılırdı. Fakat, Yunan demokrasisi tarihin akışı içinde kısa bir dönem sürdü, çağdaş demokrasileri teori ve pratik yönünden çok az etkiledi.

Hiç yorum yok: